Arşiv

İş görüşmesinde sözlü şiddete uğrayan Nergiz: “Bu olaydan sonra susamazdım”

İş görüşmesinde sözlü şiddete uğrayan Nergiz: “Bu olaydan sonra susamazdım”
İdris Yılmaz
Adana - Çukurova Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Ceren Nergiz, iş görüşmesinde Turancılık fikrini paylaşmadığı için işverenin sözlü şiddetine maruz kaldı. Yaşadıklarının ardından MLSA’ya konuşan Nergiz, genç kadınların pek çok meslek kolunda sıkıntı yaşadığını ve iş görüşmesinde feminist olduğunu söylemesinin tepkiye sebep olduğunu belirtti. Türkiye’de özgür basın üzerinde ciddi bir sansür olduğunu ekleyen Nergiz, “Bu mesleğin kıymeti bilinmeli ve basının sesi gür, kalemi özgür olmalıdır” ifadelerini kullandı.  Adana Çukurova Üniversitesi Gazetecilik Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Ceren Nergiz, 16 Ekim 2020 tarihinde Adana'da günlük yayımlanan Yeni Gün gazetesinin bürosuna giderek iş başvurusu yaptı. Nergiz, işverenden farklı düşündüğü için iş görüşmesi sırasında sözlü şiddetine maruz kaldığını iddia etti.  Nergiz’in iddialarını yalanlayan Yeni Gün gazetesi sahibi Hüseyin Karabulut ise sözlü şiddette bulunmadığını, aksine Nergiz’in kendilerine ve siyasi görüşüne hakaret ettiğini aktardı. Haber için ulaştığımız Karabulut, “Şu anda telefonumuz kayıt altında; istediğin şekilde haber yazabilirsin ama bizim tazminat hakkımız var. Biri senin görüşüne hakaret ederse ne yaparsın? Ben Turancı ve ülkücüyüm. O da arkasına kimi alırsa alsın,” ifadelerini kullandı.

“Halkın sesi olmak istedim”

Nergiz ile genç bir gazeteci adayı olarak yaşadıklarını ve bu mesleği neden seçtiğini konuştuk. “Çocukluğumdan bu yana haber spikerlerine sempatim oldu, günden güne basının öneminin farkına vardım” diyen Nergiz, Adalet Meslek Yüksekokulu mezunu olduğunu ve okulda sık sık basının ‘dördüncü güç’ olduğunu konuştuklarını aktarıyor.  Nergiz, gazetecilikte ısrar edeceğini söylüyor: “Sonrasında İletişim Fakültesinde eğitimimi tamamlamak istedim. Hem hukuk bilgim vardı hem de olup biten her şeyi sorgulayan, araştırmayı seven biri olarak gazetecilik okumak istedim. Gazeteci, halkın sesidir. Ben sömürülen, ezilen halkın sesi olmalıydım. Adalet, hukuk, dürüstlük gibi kelimeleri, kelimeden öteye götürüp bir şahsiyet oluşturmak ve meslek edinmek istedim. Bir kadın olarak farkındayım ki kadın cinayetleri çok fazla ve her yıl rakamlar artıyor. Kadınların sesi olmak istiyorum. Duyulmayan kim varsa onların da bu hayatın bir yerinde olduğunu duyması gerekenlere duyurmak için çabalayacağım, bu çabamdan vazgeçmeyeceğim.” 

“Gazeteci olmak istiyorsan sicilini sorguluyorlar, ‘terörist’ diye bakıyorlar”

Gazetecilerin sık sık tutuklandığı Türkiye’de gazetecilik mesleğine yönelik algının bozulmamasının zor olduğunu anlatan Nergiz karşılaştığı önyargıları şöyle özetliyor:  “Şunu anladım ki bağımsız ve tarafsız gazeteci olmak çok zor. Gerek kampüste gerek sosyal yaşamda bir tarafınız olması gerekiyor. Bu meslek adına bununla yüzleşmek benim için üzücü oldu. İnsanlar taraf olmanı istiyor, olmuyorsan da seni bertaraf etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Başka önyargılar da var tabi ki. Ülkenin yarısından çoğu memur olmak ile uğraşırken sen gazeteci olmak istiyorsan hemen arkasında başka bir şey aramak istiyorlar. Sicilini sorguluyorlar, ‘terörist’ gözüyle bakan bile var. Gerçi bir ülkede bu kadar gazeteci tutuklanırken insanların gazetecilik mesleğine olan algısının bozulmaması çok zor. Gazeteci olmak doğru ve bilinçli haberi sunmak iken insanlar ne şekilde, kimin adına, hangi bakıştan sunduğuna bakıyor ve senin haberinin tarafsızlığı sorgulanıyor. Gerçekten gazeteciliğe giden yol bile çok meşakkatli, pes etmemek gerekiyor.”

“Gazetecilik mesleğinin başında gözdağı verilip sindirilmeye çalışıldım”

Bu ülkede hukuk devleti gerçekten sağlanırsa gazetecilik mesleğinin hakkıyla yapılabileceğini ifade eden Nergiz, iş görüşmesinde yalnızca ifade özgürlüğü hakkını kullandığını söylüyor: “‘Bak yazma yoksa Silivri’yi boylarsın’ şeklinde bir cümlenin ağırlığından insanlar gülerek kalkmaya çalışıyor. Maalesef gittiğim iş görüşmesinde işverenin Turancılık ülküsüne katılmadığım için kaba hareketlerine ve bağırmalarına maruz kaldım. Ben genç bir gazeteci adayıyım; bir fikre katılıp katılmadığımı söylerken kimseden korkmamalıyım. Ancak daha yolun başında gözdağı verilip sindirilmeye çalışıldım. Korkmuyorum, biliyorum ki yüreği güzel insanlar destekçim.  Olay esnasında da kendimi ofisten zor dışarıya attım ve ‘İfade özgürlüğü nedir bilmiyorsunuz. Siz bu işi yapmayın, nasıl gazetecisiniz?’ dedim. Sözlerimin hâlâ arkasındayım, anayasal hakkım olan fikrimi beyan ettim. Bu yüzden tepki gördüm. İşe alınmayı bırakın, çirkin bir üslupla resmen kovuldum. Bu olaydan sonra susup evime gidemezdim. Eğer gitseydim mesleğe başlamadan bırakmam gerekirdi. Ben susmadım gerçekleri konuştum ve paylaştım. İlk defa bu kadar açık bir şekilde faşizm ve baskı ile karşılaştım. Meslekte bu tür insanların olması gerçekten üzücü ve mesleğe yakışmıyor.” 

“Genç kadınlar olarak iş yerinde eşitsizliği kabul etmiyoruz”

Genç kadınların pek çok meslek kolunda sıkıntı yaşadığını vurgulayan Nergiz, iş görüşmesinde feminist olduğunu söylemesinin tepkiye sebep olduğunu aktarıyor: “Öncelikle bir kadın hangi meslekten olursa olsun ataerkil bir toplumda yaşadığımız için iş hayatında çeşitli sıkıntılar yaşıyor. Biz genç kadınlar olarak cinsiyetçi söylemlere ve cinsiyet eşitsizliğine karşıyız ve bunu kabul etmiyoruz. Örneğin yaşadığım olayda kendisini Turancı olarak belirten kişiye karşılık olarak ‘Feministim’ demem, ‘Ben feminist filan bilmem’ şeklinde bir tepkiye neden oldu. Feminist olmak hangi anayasada suç? Biz eşitlikten, özgürlükten yana; insan, hayvan ve doğaya saygılı bir toplum istiyoruz. Kadınlar olarak öldürülmediğimiz şehirlerde yaşamak, okumak istiyoruz.”

“O saatte haber peşinde ne işi varmış, evinde otursaymış” mı denilecek?

Yaşadığı olayın kendisini meslekten soğutmadığını, aksine içinde bir meşale yaktığını aktaran Nergiz, bir kadın olarak gazetecilik mesleğini yapmaya devam edeceğini söylüyor:  “Bu mesleği yaparken yeri gelecek haber için geç saatlerde sokakta olacağım. Eğer öldürülürsem ‘o saatte haber peşinde ne işi varmış, evinde otursaymış’ mı denilecek? İşte bizim mücadelemiz ‘evinde otursaymış’ zihniyetine karşıdır. Ben meslekten soğumadım aksine içimde bir meşale yandı. Bu meşaleyle yolumu aydınlatacağım ve gazeteci arkadaşlarımla omuz omuza basının özgür olması için mücadele edeceğim. Bu tür insanlar bu meslekte ilerlemiş ise yapacak çok işimiz var demektir. Ben sadece üzüldüm ancak başka bir gazeteci arkadaşımın benzer bir olay yaşayıp bu meslekten soğumaması için elimden geleni yapmaya hazırım.  Gazeteci adaylarına şunu söylemek istiyorum: ‘Cesur olun, korkmayın, çok okuyun, araştırın ve sorgulayın. Yazacağınız haberde elinizi vicdanınıza koyun ve doğruları yazın.’ İşverenlere diyeceğim ise alacağınız kişi sizinle aynı görüşü paylaşmak zorunda değil önemli olan işi yapabilecek potansiyeli ve kabiliyetidir. Bunun bilincinde olmayan işveren ise konumunu doldurabilen bir kimse değildir benim nezdimde. Sendikalar burada çok önemli bir rol oynuyor bu mesleğin itibarını korumak için gazeteciyi sektörde ezdirmemeleri gerekir. Bu mesleğin kıymeti bilinmeli ve basının sesi gür, kalemi özgür olmalıdır."
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.