Arşiv

Nedim Türfent Yargıtay'ın onama kararını değerlendirdi: “Söz ve sahne AİHM’in”

Nedim Türfent Yargıtay'ın onama kararını değerlendirdi: “Söz ve sahne AİHM’in”
Ece Koçak
Hakkari 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kendisine savcının deyimiyle “rahatsız edici haberler” nedeniyle verdiği 8 yıl 9 ay hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasının ardından gazeteci Nedim Türfent, tutuklu bulunduğu Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinden Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin (MLSA) sorularını cevapladı. MLSA'nın savunmanlığını üstlendiği Türfent, önünde uzun bir kış olduğunu belirterek okumaların artacağı bir mevsimin kapıda olduğunu söylüyor ve Biz kapımızı, kitap, dergi vb. destekler için aralık bırakacağız,” diye ekliyor. Yargıtay’ın onama kararının tebliğ edilmesinin ardından tutuklu koğuşundan hükümlü koğuşuna geçtin. Bu geçiş seni nasıl etkiledi, hükümlü koğuşundaki koşullar nasıl? Yargıtay’ın onama kararı nedense 1 Ekim’de - Meclis’in sözüm ona Yargı Reform Paketi için toplandığı gün (!) - bana tebliğ edildi. Sabah sayımının hemen akabinde, “Hazırlan, hükümlü koğuşuna geçeceksin” dediler. Oda seçimi yapmama müsade etmedikleri gibi eşyalarımı bile doğru dürüst almama izin vermediler. Apar topar A-44 koğuşuna getirildim. A-17 koğuşunda meslektaşım Ziya Ataman ile birlikte spor, sohbet vb. etkinliklere çıkabiliyorduk. Fakat artık aramızda FETÖ’den tutuklular bulunmakta. Bu anlamda koğuş değişikliği kötü oldu. Oysa hemen odamın bulunduğu koridorda çok sayıda hükümlü koğuşu bulunmakta. A-44 koğuşunda Şırnaklı ve Siirtli birer arkadaşla üç kişi kalmaktayız.  Yakın zamanda cezaevi şartları ile ilgili şikâyetçi olduğun bir durum oldu mu, kötü muamele ile karşılaştın mı? Yakın zamanda fiziki anlamda herhangi bir kötü muameleye maruz kalmadım. Lakin, koğuştan her çıkarılışımızda ‘elle’ üzerimiz aranmakta! Bu aramalar bazen taciz boyutuna varabilmekte! Üstelik, odadan çıkış itibariyle her ama her köşe bucakta kameralar bulunduğu halde. Cezaevinde etkinlik ve aile ziyaret sürelerimiz Adalet Bakanlığı’nın belirlediği vaktin alt sınırı üzerinden ayarlanmakta. Kimi cezaevleri aile ziyaretlerine bir saatlik süre vermesine rağmen, burada bize 40-45 dakika izin verilmekte. Bazen ‘aramalar’ yüzünden bu süre daha da indirilmekte. 9 Ekim’de ziyaretime gelen ablamın 2 yaşındaki kızı Zana, uzun süre arandı. Çocuğun dakikalarca ağlamasına aldırmadan, bezini açıp ‘kontrol’ etmişler. Bir devlet bebek bezinde ne arar ki? Öte yandan, kırtasiye malzemeleri OHAL’de yasaklandı. Lakin OHAL kalkmasına rağmen bu yasak keyfi olarak sürdürülüyor. Defter, kalem, ajanda gibi malzemelerimiz bir yıldır depolarda çürümekte. Bunu yazmazsam olmaz: kantinde satılan eşyaların zam hızına yetişene aşk olsun. Fahiş fiyatlar üzerinden satış yapılmakta.  Şiir çalışmaların nasıl gidiyor, son zamanlarda üzerinde çalıştığın şiirler var mı? Son zamanlarda şiir ve beriki yazınsal çalışmalarımı deyim yerindeyse göz nuru döke döke idame ettiriyorum. An geliyor şiirin bir satırı için günlerce düşünüyor, düşünsel yolculuklara ‘firar’ ediyor; ne bileyim toprağın bağrından, güneşin gamzesinden, rüzgarın türküsünden sözcüklerle koğuşa yeniden tünüyorum. Hali hazırda üç şiirin sofrasındayım. Bir sözcük bir yerde ‘emanet’ durup sırıtadurmasın, hemencecik silgimin kalçasıyla köküne kibrit suyu döküyorum! Teşbihte hata olmaz, olmasın da. Bazen de satırların kırıklarını alıyorum makasla. Nedense, bu aralar sözcüklerin sırıtmasını istemiyorum. Gülümsemek veya tebessüm etmek isterlerse, canıma minnet. En son okuduğun kitaplar hangileri? Başucumda John Berger’den “A’dan X’e” ve Georges Perec’ten “W ya da bir Çocukluk Hatırası” var. Bu ikisini bitirince Paula Hawkins’in “Into the Water” adlı kitabına başlayacağım. Geçtiğimiz günlerde okuduklarımdan birkaç örnek verecek olursam şöyle: Viet Thanh Nguyen’den “Sempatizan,” Ursula K. Le Guin’den “Dümeni Yaratıcılığa Kırmak,” Stefan Zweig’den “Clarissa,” Necib Mahfuz’dan “Düğün Evi,” Svetlana Aleksiyeviç’ten “Çinko Çocuklar” ve Lal Laleş’ten “Matmayînên Ronyayê.” Gönderilen mektuplar ve kitaplar sana rahatça ulaşıyor mu, bu konuda bir sıkıntı çekiyor musun? Mektup ve kitaplar genel olarak elime ulaşıyor. Lakin nadiren de olsa kaybolduğu, geri gittiği oluyor. Van’da 5 ayrı cezaevi var. Kimi haberlerde adresim önceden kaldığım cezaevleri olarak geçiyor. Bu da gönderileri yanlış yönlendiriyor olabilir. Geride bıraktığımız üç buçuk yıllık tutukluluk sürecini düşündüğümüzde bilhassa iç kamuoyunda, ‘kapatılma hali’ kanıksanıyor. Destek ve dayanışma sönümleme yaşayabiliyor. En basitinden, mektuplardan bile anlamak pekala mümkün. Önümüzde uzun bir kış var. Kışın avlu kapıları 16:00’da kilitleniyor. Sanki sağ elimle sol kulağımı göstermiş oldum! Demek istediğim, okumaların artacağı bir mevsim kapımızda. Biz kapımızı, kitap, dergi vb. destekler için aralık bırakacağız. Bu son cümle, tam sosyal medyaya layık! PEN International başta olmak üzere sana desteklerini belirten ve hukuksuz cezan hakkında kampanya yürüten pek çok kurum var, onlara bir mesajın var mı? Yargıtay’ın onama kararının ardından bu kurumlardan beklentilerin neler? İfade ve düşünce özgürlüğüne, gazeteciliğe yönelik bu denli radikal bir saldırı varken ulusal ve uluslararası kuruluşların desteğini almak biz tutuklu gazeteciler açısından ciddi anlamda güç, moral ve umut kaynağı. Düşüncenin renkli coğrafyasını tektipleştirmeye ve farklılıkların sesini soluğunu kısmak isteyenlere karşı, yan yana durabilmek, umudu büyütüp gelecek güzel günlere taşımak, şüphesiz sözün ve söz emekçisinin, kalemin ve kalem erbabının özgürlüğünü de beraberinde getirecektir. Yargıtay’ın siyasi saiklerle (kanımca dosyayı incelemeksizin) onayladığı bu ceza, mücadelemizi perçinlememiz gerektiğini gösteriyor. En çıplak gazetecilik dosyası ve ihlallerle dolu bir davada onama verecek kadar biperva davranıyorlarsa, dayanışmanın hukuki ve adaletsizliğin görünürlük boyutunu bir adım ileriye taşımak elzemdir. Etkili ve sonuç alıcı yol ve yöntemler üzerinde kafa yormak gerekir. Nihayetinde, mevzubahis olan sadece bir kişinin özgürlüğü ve hakkı değil, bölgede ter akıtan tüm meslektaşlarımıza verilen bir gözdağıdır. İbret-i alem olsun diye fatura kesimidir; göz korkutmanın, sindirmenin ve hizaya çekmenin kastıdır. Bunu böyle okumak gerektiğini düşünmekteyim. Dolayısıyla minnet borcumu bir kez daha ödeyerek, en baştan PEN International ve International Press Institute (IPI) olmak üzere ulusal ve uluslararası kuruluşlardan AYM ve AİHM sürecinde aktif rol üstlenmelerini bekleriz. MLSA ile geçen yıl yaptığımız başvuruya henüz yanıt vermediler. “Gazetecilik suç değildir” mesajını daha net olarak vermek adına AYM ve AİHM başvurumuza müdahil olabilecekleri gibi daha etkili, sürekli ve sonuç alıcı kampanyalar da örgütlemek mümkün.   Şu an Türkiye’de 130’un üzerinde gazeteci cezaevinde bulunuyor. Cezaevindeki meslektaşların ile paylaşmak istediğin bir dayanışma mesajı var mı? Duvarların arasında susturulmak istenen meslektaşlarıma naçizane bir mesajım olacak. Lakin, bu mesajın onlar tarafından nasıl okunabileceğini bilmiyorum. Sonuçta, sosyal medya platformlarını kullanacak durumda değiller (gülümsüyorum). Mesajım şudur: Güneşle aranıza perde çekilse de, yaşam alanınız peyderpey daraltılsa da, umudunuza habire saldırı yapılsa da sakın ola ki vazgeçmeyiniz. Yüreğinizde umut oldukça, kaybeden siz olmayacaksınız. Yargıtay’ın onama kararını nasıl yorumluyorsun? MLSA’nın senin adına yapmış olduğu AİHM başvurusu hâlâ değerlendirilmeyi bekliyor, bu başvuru ile ilgili beklentin nedir?  Yargıtay dönemin ve siyasi ‘iklimin’ ruhuna uygun bir karar verdi. Ülkemizde yaşanan hukuksuzluk, haksızlık ve adaletsizliklerin bini bin paraya! Her seferinde daha büyük skandallarla bizleri hukuk dışındaki hüküm ve kararlarına alıştırmaya çalışıyorlar. Kamuoyu tepkisini bertaraf etmek için ‘şaşırmamayı’ öğretmeye çalışıyorlar. Şaşırmaya, tepki göstermeye ve ses çıkarmaya devam etmeliyiz. “Türk’ün gücünü göreceksiniz’” başta olmak üzere sokağa çıkma yasakları öncesi ve esnasında hak ihlallerine ilişkin yaptığımız haberlerden ‘rahatsız olan’ - gerekçeli kararda böyle yazıyor - kolluk kuvvetleri tarafından ölümle tehdit edilmişken, iddianamedeki (işkenceyle alınan) tüm tanık beyanları geri çekilmişken, savunma hakkımız ihlal edilmişken, mahkeme huzuruna tek bir sefer bile çıkarılmamışken, dosyada haberler ‘suç’ olarak lanse edilmişken, Yargıtay’dan bozma kararı beklenir. Elbette politik güdülerden muaf olması durumunda, yani normal şartlar altında. Yargının siyasallaşmasının vardığı boyut itibariyle Kürt sorunu ve bölge ile alakadar dosyalarda, yüksek yargıçlar bile milliyetçi rüzgarların pençesine takılmış, ‘onay kaşesi’ pozisyonundan vareste olamamıştır. Bu kör girdapta, hak ve hukuk düsturları silikleşmiştir. Kalın harflerle belirtmek gerekir ki, 8 yıl 9 aylık hapis cezasına gerekçe olarak dosyada tek bir somut delil bulunmamaktadır. Allah’ın hatırı için elle tutulur azıcık bir delil bile mevcut değildir. Adil olması bir yana, bu hüküm hukuki bile değildir. Bu hukuksuzlukları teşhir ve ifşa edeceğimizi öngördüklerinden olsa gerek, istinaf da Yargıtay da hükmü ‘duruşmasız’ verdi. Hem AYM, hem de AİHM başvurularını MLSA ile birlikte bir yılı aşkın süre önce yaptık. Halen seyirci kalma pozisyonundan kurtulamadılar. AYM, Barış Akademisyenleri için verdiği kararda ‘rahatsız edici’ haber ve ifadenin de basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu bir kez daha teyit etmiştir. AYM’nin bu kararı emsal teşkil etmektedir. Nitekim, Hakkari 2. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında ‘rahatsız edici haberler’i cezaya gerekçe olarak göstermiş bulunmakta.  Bugün (13 Ekim) tutukluluğumun 1250. günü. AİHM’den bir an önce dosyayı değerlendirmeye almasını, bu açık hukuksuzluğa ve yakıcı haksızlığa ‘dur’ demesini talep ediyorum. Son olarak, Yargıtay bu hukuksuzluğun altına imzasını atmış ve AYM de dosyayı tozlu raflarda bırakmışken, AİHM karşımıza ‘iç hukuku tüketin’ duvarıyla çıkamaz, çıkmamalı. İçme suyu gibi berrak gazetecilik faaliyetlerinin kriminalize ve terörize edilmeye çalışıldığı ortadadır. Bu dosya, AİHM’in varoluş gerekçesi olan hakların ve özgürlüklerin ihlalleriyle dolu. Söz ve sahne gerçekten de AİHM’in. 13 Ekim 2019, Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi, A-44 Koğuşu.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.