Arşiv

Yıldız Tar değerlendirdi: “LGBTİ+ mücadelesi sivil toplumu genişletiyor, derinleştiriyor”

Yıldız Tar değerlendirdi: “LGBTİ+ mücadelesi sivil toplumu genişletiyor, derinleştiriyor”
MLSA TV’de Soner Şimşek ile bu hafta LGBTİ+ aktivisti Yıldız Tar, sivil toplum ve medya alanında homofobi ve transfobiyi ele aldı. [embed]https://youtu.be/TKaVz9CitGg[/embed] Söze 2015 yılını hatırlatarak başlayan Tar, sunucu Soner Şimşek’in de o zaman başka bir TV’de program yaptığını hatırlatarak, “Ben o yıl İstanbul Onur Yürüyüşüne polis saldırdıktan sonra yayına konuk olup ‘bu apaçık bir savaş ilanıdır’ demiştim” diye konuştu. O zaman kendisine gülenlerin olduğunu belirten Tar, “Aman canım bir tane yürüyüşe polis saldırdı diye savaş ilanı mı olur” dediklerini aktardı: “Maalesef ki haklı çıktık; 2015'ten itibaren hükümetin adım adım gerçekten de bir plan dahilinde LGBTİ+’lara saldırdığını gördük.” “Sadece belli dönemlerde akla gelince yapılan açıklamalar değil, organize ve sistematik bir şekilde LGBTİ+ düşmanlığını topluma yerleştirmek istediler” diyen Tar, iktidarın çok sevdiği “algı operasyonu” kavramını gerçekleştirmeye çalıştığını anlattı.

“Tehlikeli bir toplum mühendisliğine soyundular, fakat her konuda olduğu gibi devlet kaybetti”

Tar, bu şekilde tehlikeli bir şekilde toplum mühendisliğine soyunulduğunu ifade etti: “Fakat devletin toplum mühendisliğine soyunduğu her konuda olduğu gibi devlet kaybetti. Esas olan toplumdur, toplumsal ilişkilerdir.” 2016’da Ankara’da Onur yürüyüşünün yasaklandığını hatırlatan Tar, “IŞİD Kaos GL’yi tehdit ettiğinde bizi koruyacak kadar polisleri olmadığını söylediler. Bir dönem yasaklar için gerekçeleri kamu güvenliği iken şimdi niyetlerini açık açık ortaya dökmüş durumdalar” diye konuştu. 2017’de Türkiye’nin başkenti Ankara’da süresiz bir yasakla karşılaştıklarını aktaran Tar, içinde LGBTİ+ geçen tüm etkinliklerin, film gösterimleri ve atölyeler dahil her şeyin yasaklandığını vurguladı: “Bu yasaklar OHAL boyunca üçer ay üçer ay uzatılarak devam etti. OHAL bitti, ikinci yasak geldi. Dava açtık, Mart 2020’de kazandık ki bu kez pandemi çıktı.” “Netflix’in Aşk 101 krizi, Diyanet’in o meşhur hutbesi, Ticaret Bakanlığı’nın gökkuşağı içeren ürünlere yasak getirmesi ve +18 ibaresi kullanılması kararı, Boğaziçi, bu yılki 8 Mart, İstanbul Sözleşmesi derken beş benzemez bir araya geldi” diyen Tar, “Toplumda bir LGBTİ+ düşmanlığı yaratmaya çalışıyorlar ama tutmadı” dedi. Bu kadar hoyrat ve pervasızca devam edemeyeceklerini düşündüklerini belirten Tar, “Örneğin Boğaziçi Üniversitesinde görsel üzerinden yarattıkları karşıtlık çok soyuttu” diye ekledi.

“Eşcinsellik icazete ihtiyaç duymaz, makbul olduğuna karar verecek olan devlet değildir”

Tar, hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden “eşcinselliği normalleştirdiği için” ayrıldığını öne sürdüğünü hatırlatarak, “Eşcinsellik kimsenin icazetine ihtiyaç duymaz, zaten normaldir, makbul olduğuna karar verecek makam da hiçbir zaman devlet yetkilileri değildir” dedi. 2014’te 37 şehirde 17 Mayıs Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı günü kutlandığını aktaran Tar, “2014 Onur Yürüyüşü’ne 10 binlerce kişinin katıldığını biliyoruz. Pandemi koşullarında aklınıza gelmeyecek birçok kentten, siyasi/inanç arkaplanından insanlar LGBTİ+’ların maruz kaldığı zulmü görüyorlar” dedi.

“Toplum genel olarak muhalefetin de, sivil toplumun da çok daha önünde”

“Toplum genel olarak muhalefetin de, ne yazık ki sivil toplumun da çok daha önünde bir yerde duruyor şu an” diyen Tar, güvendiği ve umut bağladığı yerin “LGBTİ+ hareketinin ilmek ilmek ördüğü o toplumsal dönüşüm” olduğunu belirtti. Tar, tüm eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin, haklılığın kazandırdığı meşruiyetle ve örülen ittifaklarla er ya da geç haklarına kavuştuklarını belirterek, karşıtlık politikasına dair yaptıkları analiz ile elde ettikleri sonuçları beş ana başlıkta topladıklarını anlattı: “İlki LGBTİ+ ve din karşıtlığı” diyen Tar bunun “elmalarla armutların birbirine karşı olması” kadar mantıksız olduğunu vurguladı: “Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve din birbirinden farklı eksenlerde meseleler.”  İkinci başlığın “LGBTİ+ ve aile” olduğunu aktaran Tar, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına kadar giden süreçte medyada siyaset eliyle LGBTİ+ dernekleri kapatılsın kampanyası var beş yıldır” diye konuştu.

“Basındaki haberlerin %61’i nefret söylemi ve ayrımcı dil içeriyor”

Tar, 2020 Medya İzleme Raporu bulgularına göre yazılı basındaki haberlerin %61’inin nefret söylemi ve ayrımcı dil içerdiğini aktardı: “Artık siyasetten bağımsız bir medyadan bahsetmek mümkün değil. Yeri geliyor medya siyasete direktif veriyor, yeri geliyor tam tersi.” Tar, üçüncü başlık olan “batı özentiliği” söyleminin, en klasik söylemlerden biri olduğunu vurgulayarak, “Bunlar batı özentisi, batıdan geldiler, zaten AB fonları alıyorlar” söylemine karşılık: “Yani el insaf, AB uyum süreci kapsamında hangi bakanlıkların hangi fonlarla hangi projeleri yaptığı ortada” diye konuştu. Tar, mültecilerin hayatları pahasına yapılan pazarlıkların karşısında bu tür söylemlerin ortaya atılışını şöyle değerlendirdi: “Homofobi zaten böyledir, herhangi birisi bir eylemi yaptığında sorun değilken LGBTİ+’lar yaptığında soruna dönüşür. En kırılgan, yüklenilebilir gruptur çünkü.”

“Bu toplumda çocuklara doğduğu andan itibaren cinsellik atayan heteroseksizmdir”

En onur kırıcı söylemlerden biri olan dördüncü söylemin “çocuk istismarı” olduğunu söyleyen Tar, “LGBTİ+ çocuklar vardır” dendiği zaman, “Siz çocuklara cinsellik mi atfediyorsunuz” söylemiyle karşılaştıklarını belirtti: “Hayır, bu toplumda çocuklara doğduğu andan itibaren cinsellik atayan asıl heteroseksizm.” “Beşincisi, artık LGBTİ+ ve terör meselesi” diyen Tar, LGBTİ+ olmanın suç gibi gösterildiğini, senelerdir evirip çevirip mevcut gündeme göre bu beş konunun sistematik olarak devreye sokulduğunu söyledi. Muhalefete yönelik eleştiride bulunan Tar, “Sivil toplum örgütlerinin, meclisteki muhalif siyasi partilerin, sendikaların ve meslek odalarının LGBTİ+ hakları konusunda AKP kadar bilgisi yok. Bu çok iç acıtıcı” diye konuştu.

“LGBTİ+ hareketiyle dirsek teması kurulmalı”

Tar, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) istihbarat faaliyeti dahilinde, karşıt politika üretmek için dahi olsa bilgi edindiğini belirterek, muhalefet kanadıyla karşılaştırılınca büyük bir asimetri olduğunu söyledi. Ayrıca Tar bu asimetrinin; toplumsal muhalefetin LGBTİ+ haklarını politikasının merkezine çekmemiş olması, hedef göstermeler karşısında kınamalar ya da Onur Haftasında yapılan açıklamalar dışında bir politika geliştirememesinden beslendiğini söyledi. Ticaret Bakanlığının LGBTİ+ sansür kararının altında Reklam Kurulu üyesi Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) de imzasının bulunduğunu hatırlatan Tar, “Bu konuda bilgi edinme başvurusu da yaptık. Ardından TTB çok üzgün olduklarını, böyle yorumlanacağını bilmediklerini söyleyen bir açıklama yaptı” dedi. Tar, “Fakat bunun böyle yorumlanacağını zaten bilebiliyor olmak lazım” diyerek LGBTİ+ hareketiyle dirsek teması hâlinde olunduğu takdirde bunun bilineceğini anlattı: “Bu bilgisizlik ve uzak kalma hali artık bu tarz hataları kaldıramayacak bir noktada.” “İnsanların eylemlerde LGBTİ+ bayrağı taşıdığı için gözaltına alındığı, işkenceye uğradığı koşullardan 2 ay önce Ticaret Bakanlığı gökkuşağını suçlu ilan etmişti. Bunlar arasında bir illiyet bağı olduğunu iddia etmek gözle görünen bir şeyi dile getirmekten ibaret bence.”

BirGün ve Cumhuriyet’in LGBTİ+ konulu haber sayısının toplamı, Yeni Akit’e ulaşamıyor

2020 Medya İzleme Raporu’nda gazete bazlı izleme de yaptıklarını aktaran Tar, en çok LGBTİ+ haberini yapan gazetenin Yeni Akit olduğunu, hemen arkasından gelen BirGün ve Cumhuriyet toplandığında dahi Yeni Akit’in haber sayısına ulaşılamadığını vurguladı: “LGBTİ+ karşıtlığı onların haber odasının ve yayın politikasının en önemli parçalarından biri hâline geldi. Muhtemelen Yeni Akit okurları Kaos GL’yi de orada çalışan bizleri diğer herkesten daha yakından tanıyor artık.” Tar bu konuya ilişkin şunları söyledi:  “Hayatlarımız yalnızca Onur Haftasında, Cumhurbaşkanı ya da İçişleri Bakanı bir açıklama yaptığında piyasaya çıktığımız anlardan ibaret değil. Hayatı görmek zorunda olan, hayattan beslenmesi gereken medyanın bunu görmemesi üzüyor.”

“Medyanın bunu görmemesi gazeteciliği de niteliksizleştiriyor”

Bu durumun gazeteciliğin niteliksizleşmesi anlamına da geldiğinin altını çizen Tar, “Senede bir kez Onur Haftasında LGBTİ+ haberi yaptığınızda hata yapmak, yanlış kurmak kaçınılmaz. Çünkü bu, bu konu senin yayın politikanın merkezine yerleşmemiş anlamına geliyor” dedi. İzleme raporunda bakılan bir başka şeyin de LGBTİ+’lar hakkında en çok kimin konuştuğu, kime mikrofon uzatıldığı olduğunu söyleyen Tar, “Birincisi köşe yazarları, tabii kaynak belirtmeden. Çünkü Türkiye’de köşe yazarlığı kaynak belirtmemek anlamına gelir. İkincisi uzmanlar ve akademisyenler. Üçüncüsü LGBTİ+ karşıtı STK’lar. En son LGBTİ+’lar ve LGBTİ+ örgütleri” dedi. LGBTİ+’lar hakkında en az LGBTİ+’ların konuşmasını “çok çarpıcı” olarak niteleyen Tar, bunun nefret söylemi oranından dahi daha çarpıcı bir veri olduğunu öne sürdü: “Demek ki sizin habercilik pratiğiniz mikrofon uzatmayı, sesi olmayanın sesi olmayı benimsemiş bir noktada değil. LGBTİ+ haberi yaparken LGBTİ+’lar özneden çok nesne olarak görülüyor demek ki.” Tar ayrıca sivil topluma ilişkin eleştirilerini de dile getirdi. İnsan Hakları Ortak Platformu’nun, İstanbul Sözleşmesi’ne dair yayınladığı tek sayfalık açıklamada LGBTİ’nin L’sinin geçmediğini hatırlattı: “Cumhurbaşkanı ise bu açıklamadan 1 gün önce eşcinselliği normalleştirdiği için sözleşmeden çıktık demişti. Bu açıklama geri çekildi. İHOP, Türkiye’de anaakım insan hakları hareketinin en önde gelen platformlarından biri olduğunu söylüyor.” “Bu unutulma hâlinin kendisi bize çok şey anlatıyor” diyen Tar, “Bu kadar büyük bir toplumsal dönüşümün içinden geçerken bu toplumsal dönüşümü görememeleri benim sivil toplum örgütleri için üzülmeme sebep oluyor, LGBTİ+lara üzülmeme değil.”

“LGBTİ+ örgütleri sivil toplumu genişletiyor, derinleştiriyor”

“LGBTİ+ örgütlerinin Türkiye insan hakları mücadelesinde, sivil toplum alanında var oldukları konum, açtıkları alanlar ve tartışma başlıkları, sivil toplumu çok genişleten, derinleştiren konular hâline gelmiş durumda.” Tar, LGBTİ+ örgütlerinin yalnızca LGBTİ+ hakları alanında değil, her alanda diğer STÖ’ler ile uzmanlıklarını, deneyimlerini paylaştıklarını vurguladı: “Sivil toplumun şu an canhıraş öğrenmeye çalıştığı pek çok şeyi ilk kez LGBTİ+ örgütlerinin uyguladığını görebilirsiniz. Çünkü ortada her alandan gelen çok ciddi saldırılar varken bu sorunları çözebilecek modeller geliştirmeye mecburdu LGBTİ+ örgütleri. Çalışma ya da sağlık hakkına çok girmesek de olur diyebilecek bir noktada değiliz ne yazık ki.” Hafıza Merkezi Berlin’in yakın zamanda yayınladığı rapora değinen Tar: “Açıkça şöyle yazmışlar, çok sevindim: Türkiye’deki LGBTİ+ ve kadın örgütleri, yerel ağlar ile platformlar kurmak ve uluslararası savunuculuk bağlamında bütün sivil topluma örnek olabilir” diye konuştu.

“Karşılıklı birbirimizden öğrenmeye başlamalıyız”

Tar, konunun artık bu eksende ele alınması gerektiğinin altını çizdi: “Şöyle bir hiyerarşi oluyor: genel anlamda insan hakları çalışan örgütler, bir de özelleşmiş örgütler. Soyut bir hiyerarşi bu, karşılıklı bir şekilde birbirimizden öğrenmeye başlamalıyız.” “Kaos GL’nin 2019 LGBTİ+’ların İnsan Hakları Raporu, pek çok şeyle birlikte şunu söylüyor: 2019’da kamunun fail olduğu ihlallerde artış oldu. Bu, işkence ve kötü muamelede artış oldu anlamına geliyor.” Nefret suçları raporuna göre, Türkiye’de LGBTİ+’ları hedef alan nefret suçlarının sıklıkla kamusal alanda, görgü tanıklarının önünde faillerin iki ya da daha fazla kişi olduğu ortamlarda gerçekleştiğini belirten Tar, bunun Türkiye’de LGBTİ+’ları hedef alan nefret suçlarının linç niteliği taşıdığına ve çoğunluğun polise gitmediği, kolluk kuvvetlerine ve yargıya güvenmediğine işaret ettiğini ifade etti. İstihdam araştırmalarının da benzer bir şeye işaret ettiğini söyleyen Tar, LGBTİ+’ların sendikalara güvenmediğini, sendikalaşmanın toplumun genelinin çok altında kaldığını vurguladı: “SPoD’un yayınladığı pandemi raporunda işsizliğe dair çok çarpıcı bir veri vardı. Ankete katılan 1000’den fazla LGBTİ+’nın %60’ı hiçbir maddi geliri olmadığını açıkça söylemiş. Bu, LGBTİ+ işsizliği olduğu anlamına gelir.”

“LGBTİ+ olmak toplumun her kesimini yatay olarak kesen bir hâl”

Bu doğrultuda Tar, LGBTİ+’ların “konu dışı” görülemeyeceğini, emek alanında çalışanların LGBTİ+’lara “değeceğini,” çünkü LGBTİ+’ların “işsizliğin en kırılgan kesimi” olduğunu söyledi. Tar, sözlerine şu şekilde son verdi:  “Toplumsal cinsiyet, nefret suçu, yargı, hukuk, medya, göç çalışıyorsanız değecek. LGBTİ+ olmak, toplumun her kesimini yatay olarak kesen bir şey. LGBTİ+’lar sizin kurumlarınızın ve mücadelenin dışında değil ama var olabilecekleri, seslerini çıkarabilecekleri bir alan yaratılmadığı için siz de güç kaybediyorsunuz.”
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.