Haberler

Gazeteci Nadiye Gürbüz hakkında 22,5 yıl hapis cezası isteniyor

Gazeteci Nadiye Gürbüz hakkında 22,5 yıl hapis cezası isteniyor

ELİF ÇETİNER

Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklanan ve 5 buçuk cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen gazeteci Nadiye Gürbüz hakkında, 27 Şubat’ta görülecek 2. duruşmada karar çıkması bekleniyor. Tamamen yoruma dayalı bir iddianameyle hakkında 22,5 yıla kadar ceza istendiğini aktaran Gürbüz, basın meslek örgütleri başta olmak üzere kamuoyuna gazetecilerin kısılmak istenen sesinin yükseltilmesi çağrısı yaptı.

Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörlerinden Nadiye Gürbüz. 2023 yılı nisan ayının son günlerinde evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Dört günlük gözaltı sonrası ETHA’da yayımlanan tüm yazı ve haberler gerçekçe gösterilerek tutuklandı. 5 buçuk ay sonra tahliye edilen Gürbüz hakkında 27 Şubat’ta görülecek 2. duruşmada karar çıkması bekleniyor.

MLSA’ya konuşan Gürbüz, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olan 3 Mayıs’ta tutuklandığını hatırlattı. ETHA ve Atılım gazetesinde çalıştığı için örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklandığını belirten Gürbüz, iddianamenin tamamen yorum içerdiğini anlatırken görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Mesela, Atılım gazetesinin bir okuru ile telefonumdan yaptığım görüşme örgüt üyeliğinin delili yapılmış. O görüşmede gazetenin okuru, gazetenin puntolarının çok küçük olduğunu, yaşlı olduğu için gözlerinin görmediğini okumakta zorlandığını söylüyor, ben de tamam değerlendiririz diyorum. Bu görüşmeden savcılık örgüt üyeliği çıkarmış. Yine Eskişehir’de Suruç katliamının 7. yılında yapılan fidan dikme eylemi ve basın açıklamasına ait foto, video ve basın metnini göndermişler bana. Ben de teşekkür edip haberi yaparız diyorum. Bu da örgüt üyeliğinin bir başka delili sayılmış. Örgüt üyeliğine bir diğer delil ise Atılım gazetesi hakkında verilen toplatma kararları ve ETHA siteleri hakkındaki kapatma kararları. Yani iki basın kuruluşuna yönelik devletin kapatma, sansür kararları da üyeliğimin delili yapılmış.”

‘ETHA ve Atılım’ı yasa dışı ilan etmeye çalıştılar’

Esas olarak polis, savcılık ve iddianameyi kabul eden mahkeme heyetinin kendisini değil aynı zamanda ETHA ve Atılım’ı yasadışı ilan etmeye çalıştığını söyleyen Gürbüz, “Buna bugüne kadar izin vermedik, vermeyiz” dedi.

ESP ve SGDF üyeleriyle gözaltı ve tutuklama saldırısına maruz kaldığını ancak dosya açılanana kadar yargılama toplu yapılırken, iddianamenin kabulünden sonra tek tek dava açıldığına dikkat çeken Gürbüz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu arada iddianamenin de toplu hazırlandığını ve hepimizin davasının İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğünü söylemiş olayım. Bir süredir bu yönteme başvuruyorlar. Buradaki amaç dosyaları tek tek açarak, hızla karara çıkarmak. Benim dosyamda da tam olarak böyle oldu. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ettikten sonra usulen yapması gereken tutukluluk incelemesi yaparak, tutukluluğumuzun haksız olduğuna karar verdi ve 5,5 aylık bir tutsaklığın ardından 12 Ekim’de tahliye edildik. İlk duruşma 19 Aralık’ta görüldü. O duruşmada da az önce anlattıklarım kapsamında bir savunma yaptım. İkinci duruşma 27 Şubat’ta. Duruşmaya 10 gün kala, savcı hızla mütalaa sunmuş dosyaya. İki duruşma arasında sunulan bu mütalaa savunma hakkımızı da kısıtlamaya yönelik. Gidişat 27 Şubat’ta karar çıkacağını gösteriyor. 9 yıl ile 22,5 yıl arasında değişen oranda bir ceza isteniyor.”

Gazetecilere yönelik saldırılara ve basın meslek örgütlerinin bu konuyla ilişkisine de değinen Gürbüz; devrimci, sosyalist, Kürt basınına yıllardır benzer saldırıların sürdüğünü belitti. Bu çemberin bir süredir genişletildiğini artık muhalif basın kurumlarının ve emekçilerin hedef aldığını söyleyen Gürbüz, şöyle konuştu:

“Tabii ki bu saldırıların bu kadar yoğunlaşmasının nedeni çeşitli yasal düzenlemeler. Bunları engelleyemedik, çünkü eskisi kadar yan yana gelemiyoruz, birbirimize sahip çıkamıyoruz. Onlar da bundan güç alıyor. Bu sadece basın emekçileri için geçerli olan bir kural değil, her yerde durum aynı. Görülmesi gereken bu saldırıların durmayacağı, devam edeceği. Yapılması gereken ise devletin ‘aklı’ndan sıyrılmak. Bu devlet bizi hiçbir zaman gazeteci olarak görmedi. AKP-MHP iktidarı da devlet geleneğini sürdürüyor. Ama maalesef bazen dostlarımız da bizi gazeteci olarak görmüyor. Bu yaklaşımları değiştirmeden birbirimize sahip çıkamayız. O zaman ‘popüler’, ‘tanınmış’ gazeteciler tutuklandığında sesimiz çok çıkar, diğerleri yani biz tutuklanınca sesimiz az çıkar ya da çıkmaz. Gazeteci meslek örgütleri, sendikalar ve tabii ki biz gazeteciler bu saldırıların karşısında ortak tutum sergilemeyiz. Sokaktan feragat etmemeliyiz.”

Yaşadığı gözaltı ve tutuklama; kurumlarının kriminalize etme saldırısının kendisine değil sosyalist basına yönelik olduğunun altını çizen Gürbüz, son olarak şunları dile getirdi: “Sosyalist bir gazeteci olarak da bu saldırıyla böyle ilişki kurmaya çalışıyorum. Gazeteci meslek örgütleri, sendikalar ve gazetecilere çağrımın yanı sıra, sesini duyurmaya çalıştığımız kesimlere, işçilere, sendikalara, kadınlara, ezilen halklara, siyasi partilere, meslek örgütlerine de bir çağrı yapmak isterim. Bizim sesimizin kesilmesi, kısılması, onların seslerinin duyulmaması demek. Bize yönelik saldırılarla bu şekilde ilişki kurmaları gerektiğini düşünüyorum.”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.