Haberler

‘Gazeteciye ters kelepçe’ davası: Bu davayı derdimizi anlatmak için fırsata çevirelim

‘Gazeteciye ters kelepçe’ davası: Bu davayı derdimizi anlatmak için fırsata çevirelim
Gazeteci Beyza Kural'a haber takibi sırasında şiddet uyguladığı için altı yıl sonra yargılanmaya başlayan üç polis memuru yarın (10 Aralık İnsan Hakları Gününde) üçüncü kez hakim karşısına çıkacak. Üç polisin Türk Ceza Kanununun (TCK) 117/1 ve 119/1-e maddeleri uyarınca “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali” suçlamasıyla yargılandığı dava, Çağlayan'daki İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek. Sanık polislerin katılmayacağı duruşma öncesinde konuştuğumuz Kural, bunun sadece kendi başına gelmediğini, gazetecilere dönük rutin bir uygulamaya dönüştüğüne dikkat çekiyor. Kural, “Benzer durumlarda şikayet etmekten çoğu zaman imtina ediyoruz. Bu çok anlaşılır, cezasızlık ile daha da somutlaşan bir kaygı. Her ihlal karşısında şikayetçi olmak mümkün değilse de elimizde bir dava var. Davayı, gazetecilerin sahada karşılaştığı şiddeti gündeme getirmek, buna dair bir söz söylemek, mümkünse lehimize bir mahkeme kararına sahip olmak için bir fırsat olarak görüyorum. Bir davamız var, bunu derdimizi anlatmak için fırsata çevirmek bizim elimizde” diyor.

Yıl 2015, polis bağırıyor: ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’

Önce süreci hatırlatmakla başlayalım. 2015’in 6 Kasım’ı. Beyazıt’ta öğrencilerin YÖK protestosu var. O dönem bianet muhabiri olan gazeteci Beyza Kural da eylemi izlemek üzere orada. Polis, öğrencilere müdahale ediyor, gözaltına alınan öğrenciler var. O anları görüntülemek isten Beyza Kural, polis engellemesi ile karşılaşıyor önce. O anlar görüntülerle de sabit. Beyza’nın “Basınım ben basın basın, görevimi yapıyorum!” sesi duyuluyor görüntülerde. Ardından polisin “Ben neyim kabzımal mı” sesi geliyor. Ve bir polisin “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” sözleri ile yaka paça alınıyor Beyza. “Basınım ben basınım!” diye bağırırken ters kelepçe ile polis aracına bindirilmeye çalışılıyor. Bu arada kılıfına uydurma girişimleri de o anda başlıyor, içlerinden biri “Polisin fotoğrafını çekiyor, ısrarla kartını göstermiyor, öğreneceksiniz öğreneceksiniz” diye bağırıyor. Diğer muhabirlerin müdahalesi sonucu Kural serbest bırakılıyor. Olayın ardından Beyza Kural’ın avukatı Meriç Eyüboğlu’nun polisler hakkında yaptığı şikayetler takipsizlik ve itirazları da mahkemelerce, polislerin “zor kullanma yetkisini aşmadığı” gerekçesiyle red ile sonuçlanıyor. Polisler, haklarındaki şikayetleri kabul etmese de çarpıcı ifadeler veriyorlar. Sanık polislerden Y.Ş. savunmasında “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık. Bunu öğreteceğiz size” sözlerini şöyle savunuyor: “O dönem devletimizin üst düzey yetkilileri tarafından terör eylemlerine karşı duruşa yönelik kararlı söylemler ve olay yerinde bulunan grubunun elindeki pankartlar ve söylemlerle polisi ve devleti aşağılayıcı ve suçlayıcı söylemlerin bulunması dolayısıyla ortaya söylenmiş bir söz olduğunu düşünüyorum. Şahsa yönelik değildir.”

AYM: ‘Basın özgürlüğü ihlal edilmiştir’

Ancak Anayasa Mahkemesi (AYM) yerel yargı makamları ile aynı fikirde değildi. Beyza Kural’ın avukatı Meriç Eyüboğlu aracılığıyla AYM’ye yaptığı başvurusu 18 Şubat 2021’de sonuçlandı. Karar, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı, 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmediyordu. Ayrıca, olaya ilişkin yeniden soruşturma yapılmasını öngören karar, Kural’a da 15 bin lira manevi tazminat ödenmesini söylüyordu. AYM kararı sonrasında nihayet üç polis hakkında dava açıldı. Polisler hakkında hazırlanan iddianamede, polisler Yusuf Şanlı, Nihat Doğan ve Kemal Aktaş’a “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali” suçlaması yöneltilerek altı aydan iki yıla kadar hapis ile cezalandırılmaları istendi. Davanın ilk duruşması 23 Haziran’da görüldü. Duruşmada sanık polis Yusuf Şanlı hazır bulundu. Sanık Nihat Doğan duruşmaya gelmedi, diğer sanık polis Kemal Aktaş ise duruşmanın bitmesine yakın geldi. Savunma yapan sanık polisler Yusuf Şanlı ve Kemal Aktaş, görüntülere rağmen Beyza Kural’ın kart göstermediğini iddia etti. Mahkeme, duruşmaya gelmeyen sanık polis Nihat Doğan’ın bir sonraki duruşmaya zorla getirilmesine karar verdi ve davayı erteledi. 24 Eylül’de görülen ikinci duruşmada sanıkların hiçbiri duruşma salonuna gelmedi. Duruşmada sanık polis Nihat Doğan’ın Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünde görevli olduğu, sanık Yusuf Şanlı’nın ise yurt dışında olduğu açıklandı ancak Şanlı’nın yurt dışında görevli olduğuna dair herhangi bir belge bile mahkemeye sunulmadı. Bir önceki duruşmada hakkında zorla getirme kararı verilen sanık Nihat Doğan’ın SEGBİS sistemiyle savunmasının alınmasına karar verildi. Sanık Şanlı’nın ise sözlü beyanı yeterli bulundu ve duruşmalardan bağışık tutulmasına karar verildi. Avukat Meriç Eyüboğlu, mahkeme heyetinin tavrını eleştirdi ve “Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen hak ihlalleri bu iddianamede yok. İddianamedeki yetersizlikler yargılamada da kendini hissettiriyor” dedi.

Kural: Elimizde bir davamız var

Davanın üçüncü duruşması yarın, yani 10 Aralık İnsan Hakları Gününde Çağlayan'daki İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek. MLSA’nın müdahil olmaya hazırlandığı duruşma öncesi konuştuğumuz Beyza Kural, davaya sahip çıkmaya çağırırken şunları söylüyor: “Görüntüler ortada, işimi yapmaya çalışırken ters kelepçe ile gözaltına almaya çalıştılar beni. İlk duruşmada görüntülere yansıyan sanık polis, görüntülere rağmen gazeteci olduğumu bilmediklerini iddia etti. Hakim, bu polis hakkında tehdit ve darp eylemleri yönünden ek savunma verilmesi talebimizi reddetti. İkinci duruşma ise sanıksız gerçekleşti. Görüntülere yansıyan polisin avukatının dışında davalı taraftan katılan yoktu. Üstelik, bu polisin yurt dışında görevli olduğuna dair yazılı bir belge bile sunulmadı ve avukatım Meriç Eyüboğlu’nun bu yöndeki itirazı gerekçe bile sunulmadan reddedildi. Dahası, bu polis duruşmalardan vareste tutuldu, dolayısıyla bir daha duruşmaya gelmeyecek. Başka bir kentte olan üçüncü polisin ise SEGBİS ile beyanının alınmasına karar verildi. Bu durum, gazeteci olarak işimi yapmaya çalışırken karşılaştığım ilk ve son ihlal değil ve sadece benim başına da gelmiyor. Gazetecilere yönelik çok yaygın ve keyfi bir uygulama bu. Bu nedenle AYM kararını, benzer durumlarla karşılaştığımızda elimizin altında emsal bir karar olması açısından önemli buluyorum. Bu karara karşın ihlal tespit edilen noktalardan başka bir suçlama ile dava açılmasını, şimdiye dek hiçbir talebimizin kabul edilmemesine rağmen yine önemsiyorum. Benzer durumlarda şikayet etmekten çoğu zaman imtina ediyoruz. Bunda genellikle şiddeti görüntülerken şiddetle karşılaşmamız ve haberin konusu olmak istemememiz, şikayetçi olduğumuzda sahada çalışmamızın engellenmesi tehlikesi öne çıkıyor. Bu çok anlaşılır, cezasızlık ile daha da somutlaşan bir kaygı. Her ihlal karşısında şikayetçi olmak mümkün değilse de şimdi elimizde bir dava var. Davayı, gazetecilerin sahada karşılaştığı şiddeti gündeme getirmek, buna dair bir söz söylemek ve mümkünse lehimize bir mahkeme kararına sahip olmak için bir fırsat olarak görüyorum. Bir davamız var, bunu derdimizi anlatmak için fırsata çevirmek bizim elimizde.”
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.