Arşiv

Hukukçular ve uluslararası kurumlardan çağrı: Siyasi mahkûmlar da tahliye edilmeli 

Hukukçular ve uluslararası kurumlardan çağrı: Siyasi mahkûmlar da tahliye edilmeli 
Ece Koçak
COVID-19 salgınının cezaevlerine sıçraması riskine karşı harekete geçen Adalet Bakanlığı, cezaevlerindeki mahpus sayısını azaltmaya yönelik infaz indirim paketinin taslak metnini hazırladı. Ancak TBMM’ye sunulan ceza infaz indirimi taslak metninde uyuşturucu ve cinsel suçlar infaz indirimi kapsamına alınırken, “terör ve örgütlü suçlar” ise paket dışında bırakıldı.  Hukukçular paket yürürlüğe girmeden de alınabilecek önlemler olduğunun altını çizerken, uluslararası kuruluşların temsilcileri de Türkiye’ye “terör ve örgütlü suçlar” kapsamında tutuklu bulunan siyasi mahkûmların da tahliye edilmesi konusunda çağrı yapıyor.  MLSA’ya konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı avukat Gülseren Yoleri, hapishaneler için en ciddi risk oluşturan unsurun aşırı doluluk olduğunu söyledi. Doluluğun açtığı sorunların başında hijyen ve tedaviye erişim sorunu geldiğini vurgulayan Yoleri, böylesine büyük bir salgın tehlikesine karşı öncelikle bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti. Yoleri, “Hapishanelerde kapasitesinin üzerinde neredeyse 80 bin civarında mahpus olduğunu biliyoruz. Son açıklamalar 300 bine yakın kişinin bugün hapishanelerde tutulduğunu söylüyor,” dedi.

Mahkemeler tutuklular için dosya üzerinden tahliye kararı verebilir

Aşırı doluluğa son verilmesi için infaz yasası değişikliklerine ek olarak atılabilecek başka adımlar olduğunu söyleyen Yoleri, “Tutuklu olanlar açısından mahkemelerin kolaylıkla dosya üzerinden bir değerlendirme yapması ve tahliyelerine karar vermesi mümkün. Denetimli serbestlik ya da adli kontrol tedbirleri uygulanarak bu tahliyeler yapılabilir” dedi.  Ceza infaz kanununun hasta mahpusların salıverilmesine imkân verdiğini söyleyen Yoleri, en son olarak hasta mahpus Devrim Ayıkın avukatının COVID-19 salgınını da gerekçe göstererek yaptığı başvuru neticesinde, ağır sağlık sorunları da olduğu için tahliye edildiğini söyledi.  Yoleri, “Bu kadar ciddi bir risk ile karşı karşıya olunan bir dönemde tutuklu yargılananlar ile hasta mahpusların serbest bırakılması için başvuru şartı aranmaksızın yetkililerin harekete geçmesi mümkün. En azından 60 yaş üstü, kronik hastalıkları olan, ya da tutuklu kalması gerekmeyen kişilerin tahliyesi gerçekleşirse aşırı doluluğa bağlı problemler azalabilir, böylece bu salgına karşı önlem almak adına da samimi bir adım atılabilir” dedi. Yaşam hakkını tehdit eden böylesine ağır bir tehlikenin söz konusu olduğu dönemde hapishanelerde yeterli önlem alındığına dair açıklamalar yapılsa da, Yoleri İHDye bu önlemlerin alınmadığına dair pek çok verinin yansıdığını aktarıyor.

İnfaz paketi, uygulamada var olan eşitsizliği derinleştiriyor

Türkiye’de infaz uygulamasının sıklıkla eşitsizlik eleştirisine maruz kaldığına dikkat çeken Yoleri, infaz indirimi paketi hazırlanırken insan hakları savunucuları ve hukukçuların ısrarla bu eşitsizlik durumuna son verilmesi ve infazda eşitliğin sağlanması gerektiğinin altını çizdiğini söylüyor.  Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi hakların kullanımını ‘terör’ olarak değerlendiren bir zihniyetin hâkim olduğunu vurgulayan Yoleri,  “Bu suçları kapsam dışında bırakırken uyuşturucu ve cinsel suçlardan mahkûm edilen veya yargılananlar açısından paketin kapsayıcı olması devlet nezdinde hâkim olan değer sisteminin göstergesi” dedi. Yoleri, “Gazetecilerin, avukatların, insan hakları savunucularının ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle ceza almış kişilerin sadece düşüncelerini ifade ettiği için veyahut meşru bir örgütlenme içerisinde yer aldıkları için ‘terör suçlusu’ olarak adlandırıldığını görüyoruz. Bu infaz paketi de muhalefet eden herkese yönelik ekstra bir cezalandırma anlayışının devam ettiğini gösteriyor,” ifadelerini kullandı. İHD Genel Merkezi, hasta ve dezavantajlı mahpusların COVID-19 salgını nedeniyle acil tahliyesi için yarın (27 Mart) Adalet Bakanlığı ile görüşecek.

Nedim Türfent: Bir gardiyanın ailesinde virüs tespit edildi

Van Cezaevinde tutuklu bulunan gazeteci Nedim Türfent ise cezaevlerinin dışarıdan ve toplumdan izole olduğunu varsaymanın ve bu durumu yeterince ciddiye almamanın felakete davetiye çıkaracağını aktarıyor. Cezaevindeki koşullarla ilgili MLSA’ya konuşan Türfent, “Koronavirüsün ülkeye hızla yayıldığı bir atmosferde aklımıza ilk gelmesi gereken yerler cezaevleridir. On binlerce mahpusun yerde yatmak zorunda olması bir yana, binlerce insanın birlikte ve etkileşim halinde olduğu bir mekan olması sebebiyle cezaevleri pandeminin yayılması için oldukça elverişli fiziki ortam yaratıyor,” ifadelerini kullandı. Salgına karşı en temel gerekliliklerinin bile sağlanmadığını aktaran Türfent: “Bakanlığın ‘tüm tedbirleri aldık’ yönündeki açıklaması üzerinden on gün geçse de biz halen en basitinden kolonya ve eldiven bile alabilmiş değiliz. Yok ve yasak,” dedi. Türfent, tutuklu bulunduğu cezaevi kampüsünde görev alan bir gardiyanın ailesinde virüsün tespit edildiğini anlattı: “Risk eğrisi yukarıya doğru istikrarlı bir seyir izlemekte. Bulaştığı anda tahribat büyük olacaktır. Cezaevinin hijyenik olmaması, beslenme yetersizliği ve tıbbi olanaklara erişimdeki imkansızlıklar gibi faktörleri bir felaketin işaret fişekleri olarak görmek pekâla mümkün. Şok edici tablonun siyasi sorumluluğu iktidarda olabilir ancak vicdani sorumluluk tüm kamuoyunda olacaktır.” [video mp4="https://www.mlsaturkey.com/wp-content/uploads/2020/03/WhatsApp-Audio-2020-03-25-at-11.14.16.mp4" poster="https://www.mlsaturkey.com/wp-content/uploads/2019/10/nedim-turfent-copy.jpg"][/video]   Van Cezaevinde hükümlü olarak bulunan Nedim Türfent hakkında Hakkari 2. Ağır Ceza Mahkemesi kaleme aldığı “rahatsız edici haberler” nedeniyle 8 yıl 9 ay hapis cezası vermiş, Yargıtay da bu cezayı onamıştı. Türfent'in cezaevinden gönderdiği mesajın tamamını yukarıda dinleyebilirsiniz.

BM: “Siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı”

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, 25 Mart’ta Twitter üzerinden paylaştığı video aracılığı ile cezaevlerinin COVID-19 salgını için büyük risk teşkil ettiğine dikkat çekerek hükümetleri cezaevi nüfusunu azaltmaya ve eleştirel düşünceleri ifade ettiği için hukuki dayanak olmadan tutuklu bulunan siyasi tutsakları tahliye etmeye çağırdı. BM Hâkimler ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Raportörü Diego García-Sayán da Türkiye hükümetine seslenerek yürürlüğe girmesi planlanan infaz indiriminin avukatlar, insan hakları savunucuları ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu siyasi tutuklulara da sirayet etmesi gerektiğini belirtti. [embed]https://twitter.com/UNIndepJudges/status/1242245929052196865[/embed]

Uluslararası kuruluşlar da önlem almaya çağırıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye direktörü Emma Sinclair-Webb ise 23 Mart tarihinde yayınladığı açıklamada Türkiye hükümetinin cezaevinde bulunan tüm kişileri ayrım gözetmeksizin COVID-19 salgınına karşı koruması gerektiğini belirtti, infaz indirimi paketinin daha kapsayıcı uygulanmasını önerdi. Sinclair-Webb, kapsam dışında bırakılan terör suçlamalarının Türkiye hükümeti tarafından siyasi saiklerle uyguladığının altını çizdi. Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi de 20 Mart 2020 tarihli açıklamasında özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin COVID-19 salgınından korunmasına ilişkin ilkeleri sıraladı. Açıklamada “Tutuklu yargılama, cezanın hafifletilmesi, erken tahliye veya denetimli serbestlik gibi alternatiflerden azami ölçüde yararlanılması, yetkililerin önem vermesi gerekenler arasında yer almalı,” denildi. 
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.