Haberler

Hükümetin DW Türkçe öfkesinin sebebi

Hükümetin DW Türkçe öfkesinin sebebi
Alman kamu yayıncısı Deutsche Welle’nin Türkiye bürosu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın süre uzatımını reddetmesi nedeniyle kepenklerini indiriyor. Erdoğan hükümeti bu hamleyi neden yaptı, sonuçları ne olur? Hamit Abat Erdoğan yönetiminin hakikatle savaşının en büyük ayağını, medya üzerindeki cendere oluşturdu. İşe, ana akım medyadaki sahiplik yapısını değiştirmekle başladılar. Muhalefet etmese de risk oluşturabilecek Doğan Grubu gibi medya gruplarını, iktidara yakın işadamlarına sattırdılar. Diğer medya gruplarını da devletten aldıkları  ihalelerle zengin edilen beş şirketin kontrolüne soktular. Bu hamleler, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre medyanın yüzde 95’inin direkt ya da dolaylı olarak hükumet tarafından kontrol edilmesini sağladı. Geriye kalan medya organlarına da, mali ve hukuki baskılarla göz açtırılmıyor. Haftalık mesaisinde adliye ziyareti olmayan bağımsız gazeteci pek yok gibi. RTÜK’ten ceza almadan yayına devam edebilen bağımsız televizyon da.. Bir gecede “TV” ilan edildiler Bu baskı ortamında daha özgür yayın yapılabilen iki alan kalmıştı. Birincisi internet medyası, diğeri ise Türkçe yayın yapan yabancı basın kuruluşları. İktidarın, bunlara da tahammülü yoktu elbette. Önce internet yasasında yapılan değişiklikler, akabinde internet medyasına basın kartı havucuyla getirilen sınırlamalar, son olarak dezenformasyon yasası; dijital medyanın etkisini önemli ölçüde azalttı. Bu hamlenin ardından sıra, Türkçe yayın yapan yabancı medya kuruluşlarına geldi. RTÜK, Nisan 2021’deki bir yönetmelik değişikliğiyle internet medyasını da denetlemekten sorumlu tutuldu. Dolayısıyla yurtdışından yayın yapan medya kuruluşları, görüntülü haberler de ürettikleri için aniden TV kuruluşu ilan edildi. Fitili ateşleyen açıklama AKP’den geldi Video üreten sitelerin de RTÜK’ten lisans almasını gerektiren bu yönetmelik, gerektiğinde devreye sokulmak üzere uzunca bir süre uykuya yatırıldı. Taa ki, Alman kamu yayıncısı Deutsche Welle Türkçe Servisi’nin Kasım 2021’de hazırladığı “Kafkasya’dan Türkiye’ye Çerkeslerin Hikayesi” (https://www.youtube.com/watch?v=M-HtQ-vbWhY) adlı belgeseli yayınlanana kadar… Bu videoda Çerkeslerin hikayesi anlatıldıktan sonra yer alan, Türkiye’deki Çerkes örgütü temsilcilerinden birinin “Asimilasyona uğradık” şeklindeki açıklaması; DW Türkçe’ye yönelik bir saldırıya dönüştü. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Bu bağımsız habercilik değil fitne haberciliğidir” diye açıklama yaptı. RTÜK bu tepki dalgasının hükümet yanlısı basında büyümesini bekledikten birkaç ay sonra, bir yıl önce aldığı yetkiyi hatırlayarak sitesine tehdit niteliğinde bir duyuru koydu. Şubat 2022’de yayınlanan “duyuru” ile DW Türkçe’ye “Lisan için başvur, yoksa yönetmelikten aldığım yetkiyle erişim engeli getiririm” tehdidinde bulundu. Lisans dayatmasının amacı neydi? Lisans dayatmasında bulunan RTÜK’ün tek derdi, kasasına birkaç bin lira getirecek bir izin belgesini satmak değildi elbette. Yabancı medya kuruluşları, lisans almayı kabul etmeleri halinde RTÜK’ün kurallarına göre yayıncılık yapmak zorunda kalacaktı. Türkiye’deki LGBTiQ+ hakları ile ilgili yaptıkları haberlerden sonra “Aile yapısına aykırı tutum ve davranışlar” maddesinden ceza alacak, hükümete yakın medyanın ambargo koyduğu HDP ile ilgili haberleri de “Terör örgütü propagandası” bahanesiyle karartılacaktı. Şubat 2022’deki “Lisan almazsan kapatırım” tehdidi de, tıpkı yönetmelik gibi bir süre RTÜK’ün sayfasında asılı kaldı. Bu süre zarfında, ne DW ne de aynı şekilde “uyarılan” Voice of America lisans başvurusunda bulundu. Yine “hassas” çevrelerin tepkisine yol açan bir video, RTÜK’ün gösterdiği silahın patlamasına yol açtı. DW’nin ana partneri olduğu +90 kanalında yayınlanan “Seks İşçisi Olmak” adlı video, fuhuşu özendirdiği iddiasıyla linç kampanyasına malzeme edildi. Haziran ayındaki bu videonun ardından RTÜK, yönetmelikten gelen yetkisini kullanarak Temmuz 2022’de DW Türkçe’ye, lisans almadığı gerekçesiyle erişim engeli getirdi. RTÜK karartamayınca bakanlık kapattı Erişim engeli, bu topraklarda aşılmayacak şey değildi. Gezi’den “şerbetli” olan Türkiyeli okurlar, içeriklerini özellikle sosyal medya üzerinden paylaşan DW’nin haberlerine VPN gibi araçlarla ulaşmakta güçlük çekmedi. Bir süre sonra dw.com adresinin yerine devreye giren dwturkce.com ve inspiredminds.de gibi proxy adreslerle, DW’nin içerikleri okurlarla özgürce buluşmayı sürdürdü. “Işığın sızması” hükümetin gözünden kaçmadı. DW Türkçe’nin yayınlarına bu kez “faaliyet izni” üzerinden darbe vuruldu. DW’nin, Türkiye’de iş yapmak isteyen her sektördeki yabancı şirketin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan alması gereken “faaliyet belgesi” yenilenmedi. İki yıl önce sorunsuz olarak verilen belge, İletişim Başkanlığı’nın olumsuz görüş bildirmesi üzerine iptal edildi. Böylece DW’nin Türkiye’deki tüzel kişiliği sona ermiş oldu. Faturayı en çok kimler ödeyecek? Bu kararın seçimlere birkaç ay kala alınması elbette tesadüf değil. Peki nasıl bir etkisi olacak? DW, Türkiye için Türkçe haber yapmaktan vaz mı geçecek? Kurumdan gelen açıklamalara göre, yayın faaliyeti devam edecek. Ancak tüzel kişilik kalmadığı için Türkiye’de sayıları 10’u geçen muhabirler, sosyal güvenceleri olmadan “freelancer” olarak çalışacak. İletişim Başkanlığı’nın Basın Yasası’na tabi çalışmalarına rağmen yıllardır basın kartı vermediği DW çalışanları, bu kez sağlık karnesi bile alamayacak.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.