• Mahkeme, karikatürist Doğan Pehlevan’ın tahliyesine; diğer sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına hükmetti.
• Pehlevan, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla başka bir dosyadan tutuklu olduğu için serbest bırakılmayacak.
• Avukatlar, iddianamenin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek düşme kararı talep etti; duruşma 5 Mayıs 2026’ya ertelendi.
Semra Pelek
LeMan dergisinin altı çalışanı hakkında, 26 Haziran 2025 tarihli sayıda yayımlanan ve peygamber tasviri yapıldığı iddiasıyla hedef alınan bir karikatür gerekçe gösterilerek “basın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Tutuklu çizer Pehlevan: “Karikatür barış mesajı içeriyor, peygamber çizmedim”
Cezaevinden SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile bağlanan Doğan Pehlevan, suçlamaları reddetti: “İddianamede belirtildiği gibi toplumu kin ve düşmanlığa tahrik kastım olmadı. Tam tersine, 10 yaşındaki oğlumu bile toplum değerlerine göre yetiştiriyorum. Beş aydır kuyu tipi cezaevinde kalıyorum, ailem ve ben mağdur olduk.”
Figürlerin peygamber olmadığını, birinin modern bir Musevi, diğerinin ise sıradan bir Arap olduğunu belirtti. Kendisinin bu toplumda yetiştiğini ve peygamber çizilmeyeceğini bildiğini vurgulayan Pehlevan, “Bu ülkede büyümüş biri olarak peygamberin çizilmeyeceğini bilirim” dedi. Pehlevan, karikatürün savaş eleştirisi olduğunu da ekleyerek, “Balonlardaki diyalog, savaşlarda ölen insanların Allah huzurunda kardeş olabileceğini anlatıyor. Bu karikatür kışkırtma değil, gerçek bir barış çağrısıdır” diyerek sözlerine devam etti.
Altıparmak: “Masumiyet karinesi tamamen ihlal edildi”
Pehlevan’ın avukatı Kerem Altıparmak, savunmasında müvekkilinin yargılama sürecinde temel haklarının ihlal edildiğini söyledi. Dava açılmadan önce Adalet ve İçişleri bakanlarının açıklama yaptığını hatırlatarak, “Masumiyet karinesi tamamen ihlal edildi” dedi.
Altıparmak, kelepçeli fotoğrafların basına servis edilmesini ve “Ortada bir terör suçu yokken soruşturmanın terör bürosu tarafından yürütülmesini” sürecin baştan hatalı yürütüldüğünün göstergesi olarak değerlendirdi. Suçlamaların hukuki değil, toplumsal baskı yaratmayı amaçladığını savundu; “Amaç müvekkili toplumsal olarak mahkûm etmektir” dedi. “Karikatürün kendisi tartışılmadı bile. Bir hezeyan ve kaos ortamı içinde müvekkil mahkûm edildi” sözleriyle yargılamaya tepki gösterdi.
Yasa hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayanan savunmasında Altıparmak, TCK 216’nın uygulanabilmesi için gerekli unsurların oluşmadığını, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçuna dair somut bir delilin bulunmadığını belirtti.
Mahkemeye karikatürün büyütülmüş halini sunan Altıparmak, eserin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, barışçıl ve savaş karşıtı bir mesaj taşıdığını ifade etti. Figürlerin peygamber olduğuna ilişkin iddiaların varsayıma dayandığını söyleyerek, “Aramızda peygamberleri gören oldu mu?” diye sordu.
Savunmasının sonunda, LeMan dergisinin sistematik biçimde hedef alındığını, derginin bulunduğu sokakta linç girişimi yaşandığını hatırlattı. “Bu olayda halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden karikatür değil, yapılan linç gösterisidir” diyen Altıparmak, yargılanması gerekenlerin saldırganlar olduğunu, davanın kamuoyu baskısıyla açıldığını ve hukuki temelden yoksun olduğunu vurguladı.
“İnsanlık onurum zedelendi, haklarım ihlal edildi”
Sanık Aslan Özdemir, savunmasında karikatürün yayımlandığı tarihte yurtdışında olduğunu, yakalama kararını duyunca kendi isteğiyle Türkiye’ye döndüğünü söyledi. Havaalanında yakalandığı iddiasını reddeden Özdemir, “Kendim gelip teslim oldum. Sefer numarası ve koltuk numarası bildirilmesine rağmen ters kelepçeyle, başım eğilerek gözaltına alındım. İnsanlık onurum zedelendi, haklarım ihlal edildi” ifadelerini kullandı. Üç ay boyunca kuyu tipi cezaevinde kaldığını ve bu süreçte maddi-manevi zarar gördüğünü belirten Özdemir, beraatini ve adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını talep etti.
Sanık Cebrail Okçu, tahliyesinin ardından yaşadıklarını anlatarak suçlamaları reddetti. “Ben salı günü tahliye oldum, çarşamba günü camiye gittim. Mahallemdeki camide beni tanıyanlar bu suçu işlediğimi düşünmüyor; bana sarılıp geçmiş olsun dediler” dedi. Muhafazakâr bir ailede büyüdüğünü vurgulayan Okçu, “Ben cuma namazına giden, kurbanlarını kesen muhafazakâr bir ailede büyümüş biriyim. Lütfen beni bu suçtan beraat ettirin” diye konuştu. Yayın sürecinde karar yetkisi olmadığını belirten Okçu, “Benim tek görevim sayfayı yapıp karikatür ve yazıları yerleştirmek. Yazıları da okumuyorum. Dergiyi matbaaya yetiştirmeye çalışırken karikatürleri okumuyorum” diyerek, kendisine yöneltilen suçlamaların haksız olduğunu savundu.
Sanık Ali Yavuz ise dergiyle ilgili yayın süreçlerinde herhangi bir görev almadığını belirtti. “Ben derginin muhasebecisiyim. Bu işlerle hiç ilgim yok, başka da söyleyecek bir şeyim yok” dedi.
Sanık Zafer Aknar da karikatürün yayımlandığı tarihte yurtdışında olduğunu söyledi. “Ben olay tarihinde yurtdışındaydım. Olayı da sosyal medyadan duydum” diyen Aknar, iki yıldır dergiye gitmediğini belirtti. İddianamede yazı işleri müdürü olarak görünmesine rağmen fiilî bir görevi olmadığını ve yayın sürecine hiçbir şekilde katılmadığını ifade ederek beraatini talep etti.
“Türkiye’de ilk kez bir grafikere ‘karikatürü gördün mü?’ deniyor”
Sanık avukatlarından Fikret İlkiz, iddianamenin Basın Kanunu’na aykırı hazırlandığını belirterek, savcının TCK 216/1 maddesine dayanmasının hukuken geçersiz olduğunu savundu. “Savcı bu iddianameyi yazarken Basın Kanunu’nu bilmiyor mu? Biliyor. Buna rağmen ‘iştirak’ suçu kapsamına alıyor. Bu yanlıştır. Savcılık bunu isteyerek yazmış” diyen İlkiz, bu tercihin siyasi saiklerle alındığını ifade etti.
İlkiz, karikatürle ilgili sorumluluğun yalnızca eser sahibinde olduğunu hatırlatarak, “Türkiye’de ilk kez bir grafikere ‘karikatürü gördün mü?’ deniyor. Biz Basın Kanunu’nu boşuna mı değiştirdik?” dedi. Muhasebeci, grafiker ve yazı işleri müdürüne suçlama yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu vurgulayan İlkiz, “Bana söylemeyi hiç istemediğim şeyi söyletiyorsunuz: Bu yasayı yazanlardan biri benim” diyerek, kanunun uygulanmamasına tepki gösterdi.
Basın Kanunu’na göre sanık yapılmaması gereken kişilerin bu davada yargılandığını söyleyen İlkiz, “Bu dava TCK 216/1’den değil, Basın Kanunu kapsamında açılmalıydı. Bu nedenle dava kanunsuzdur ve düşme kararı verilmelidir” ifadelerini kullandı.
Savcı, Süleyman Aslan isimli kişinin davaya katılma talebinin “suçtan zarar görmediği için” reddedilmesini istedi. Sanık avukatları Fikret İlkiz savcının görüşüne katıldıklarını belirtirken, avukat Kerem Altıparmak, “Süleyman Aslan kim, bilmiyoruz. Bir dini grubun temsilcisi mi? Bu katılma talepleri kabul edilirse bunun sonu gelmez” dedi.
Mahkeme, tutuklu sanık karikatürist Doğan Pehlevan’ın tahliyesine; diğer sanıklar hakkındaki tüm adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verdi.
Ancak Pehlevan, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla başka bir dosyadan tutuklu bulunduğu için cezaevinden çıkamayacak. Duruşma 5 Mayıs 2026 saat 14.30’a ertelendi.
Davanın geçmişi
LeMan dergisi, 26 Haziran 2025 tarihli sayısında savaşı eleştiren bir karikatür yayımlamasının ardından sosyal medyada hedef gösterildi. Karikatürdeki isimler gerekçe gösterilerek “peygamber tasviri” iddiasıyla linç kampanyası başlatıldı; derginin bulunduğu sokakta toplu saldırı gerçekleşti.
Saldırganlar hakkında hiçbir işlem yapılmazken LeMan çalışanları hakkında soruşturma açıldı. Yazı işleri müdürü Zafer Aknar, grafiker Cebrail Okçu, karikatürist Doğan Pehlevan ve müessese müdürü Ali Yavuz tutuklandı; yazı işleri müdürü Aslan Özdemir hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
26 Eylül’de yapılan tutukluluk incelemesinde dört sanık tahliye edildi; Pehlevan’ın tutukluluğu devam etti.

