Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu’nun, “Kartalkaya dosyasından gelen koku” başlıklı yazısı nedeniyle açılan davada ilk duruşma asıl hâkim izinli olduğu için yapılmadan ertelendi. Yedek hâkim dosyayı sadece açıp kapattı; sonraki duruşma beş ay sonraya bırakıldı.
Semra Pelek
İstanbul Adliyesi’nde 11 Aralık sabahı, Türkiye’de gazetecilik ile yargının yollarının yeniden kesiştiği bir davanın duruşması birkaç dakika içinde, hiçbir usuli işlem yapılmadan ertelendi.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu’nun, 10 Şubat’ta yayımlanan “Kartalkaya dosyasından gelen koku” başlıklı köşe yazısı nedeniyle yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Ancak, asıl hâkimin izinli olması nedeniyle duruşma, yedek hâkim tarafından dosya üzerinden görüldü ve beş ay sonrasına ertelendi.
Ne bir ifade alındı, ne bir değerlendirme yapıldı. Dosya açıldı ve kapandı. Bir sonraki duruşma 14 Mayıs 2026’da görülecek. Bu tür ertelemelerin, adliye takviminde resmi tatil ve yıl sonu izin dönemlerine rastlayan tarihlere denk gelmesi, adil yargılanma hakkı açısından eleştiriliyor.
Dava, yüzeyde Terkoğlu’nun bir köşe yazısını hedef alıyor. Ancak derinlerde, gazeteciliğin sınırları, ifade özgürlüğünün esnekliği var.
Soruşturma, Bolu Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Cansever’in şikâyeti üzerine başlatıldı. Cansever, Terkoğlu’nun hem yazıda hem de aynı gün katıldığı bir televizyon programında kendisi ve eşini Fetullahçı Yapılanma (FETÖ) ile ilişkilendirdiğini, haklarında somut suç isnadında bulunduğunu öne sürdü.
Savcılığın hazırladığı iddianamede, söz konusu ifadelerin “basın yoluyla iftira” niteliğinde olduğu savunuldu. Terkoğlu’nun benzer iddiaları farklı mecralarda tekrarladığı gerekçesiyle “zincirleme hakaret” suçlaması yöneltildi.
Oysa yazı yalnızca kişilere dair suçlamalardan ibaret değildi. Kartalkaya yangınına ilişkin soruşturmanın ilerlememesi, bilirkişi raporlarının değiştirilmesi ve yargı mensuplarına yönelik iddia edilen baskılar gibi kamusal meseleler de ele alınıyordu.
Dava, ifade özgürlüğü ile kamu gücünü eleştirme hakkının sınırlarını tartışmaya açan dosyalara yeni bir örnek.
Makul süre tartışması
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesi, herkesin “makul bir süre içinde, adil ve aleni bir şekilde yargılanma hakkına” sahip olduğunu güvence altına alıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise “makul süre” değerlendirmesinde davanın karmaşıklığı, sanığın tutumu, yargı makamlarının özeni ve davanın kişi üzerindeki etkisi gibi ölçütleri göz önünde bulunduruyor.
Türkiye’de ceza davalarında duruşmalar genellikle üç ay arayla yapılıyor. Ancak Terkoğlu’nun davasında olduğu gibi duruşma araları beş ayı da bulabiliyor. Hukukçulara göre özellikle ifade ve basın özgürlüğü kapsamındaki davalarda, uzun aralıklarla yapılan duruşmalar sanık üzerinde ek baskı yaratabiliyor.

