Değerlendirmeler

AİHM: Atılım gazetesinin cezaevine sokulmaması ifade özgürlüğünün ihlalidir

AİHM: Atılım gazetesinin cezaevine sokulmaması ifade özgürlüğünün ihlalidir
FURKAN YAŞAR*

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Edirne Cezaevi’nden başvuru yapan Mehmet Çiftçi’nin istemiş olduğu “Atılım” gazetesinin cezaevine sokulmamasını ifade özgürlüğü ihlali olarak nitelendirdi ve ihlal karar verdi.

İhlal kararına giden yol

Çiftçi’ye posta yoluyla gönderilen Atılım gazetesinin bazı sayılarının, terör örgütünün yazılı ve görsel propagandasını yapma, suçları ve suçluları övme, yasadışı örgüt eylemlerini meşrulaştırma gibi genel gerekçelerle Ceza İnfaz Kurumu tarafından teslim edilmesi engellendi. Çiftçi, Ceza İnfaz Kurumu’nun bu engeline karşılık, Edirne İnfaz Hakimliği’ne itiraz etti. İtirazı, İnfaz Kurumu ile aynı gerekçelerle reddedildi. Çiftçi, bu ret kararına karşılık olarak Edirne Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulundu; ancak Edirne Ağır Ceza Mahkemesi de Çiftçi’nin itirazını reddetti. Bunun üzerine Çiftçi, gazetenin bazı sayılarının cezaevi idaresi tarafından ele geçirilmesi nedeniyle bilgi ve fikir alma hakkının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM de Çiftçi’nin yapmış olduğu başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bularak kabul edilemez olduğuna karar verdi. AİHM yapmış olduğu incelemede, ilk olarak AYM’nin Halil Bayık ve Recep Bekik kararlarında cezaevi yetkililerinin cezaevi merkezlerinde hükümlülere gönderilen yayınları kontrol ederken dikkate alması gereken ilkeleri incelemiş ve daha sonrasında yapmış olduğu incelemede AYM’nin söz konusu ilkeleri Çiftçi başvurusunda incelemediğini ve dolayısıyla önceki içtihatları ile çeliştiğini belirtmiştir. Nitekim, AYM’nin Recep Bekik ve Halil Bayık kararlarında öngördüğü ilkeler şu şekildedir: Yayınların denetimi yapılırken;

  • Başvurucunun hangi suçtan, hangi tür ceza infaz kurumunda bulunduğu, söz konusu tedbirin alınmasında ceza infaz kurumu ile işlediği suçun bir etkisinin olup olmadığı,
  • Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği ile mahkumun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi,
  • Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye edildikten sonrası için beklentilerin dikkate alınması,
  • Terör suçlarından mahpus olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine söz konusu yayınların sebebiyet verip vermediği,
  • Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi, içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğunun tespitinin, mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizinin yapılması,
  • Böyle bir analizin yapılabilmesi için söz konusu yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumaya ilişkin meşru hakkı arasında denge kurulması gereklidir.

Değerlendirme

Öncelikle değinilmesi gereken husus, AYM’nin aynı konuya ilişkin farklı karar vermesidir. Hukuk devleti ilkesi, öngörülebilirliği zorunlu kılar. Normlar ve kararlar öngörülebilir olmalıdır ki hukuka olan güven tam olarak tecil edebilsin. AİHM’nin Mehmet Çiftçi kararı incelendiğinde, AİHM’in yeni bir hukuk kuralı uygulamadığı veya yeni bir yorumlama yapmadığı görülmektedir. AİHM, ilgili kararda neredeyse sadece AYM’nin aynı konuya ilişkin önceki kararlarında belirttiği ilke ve esasları uygulamıştır. Dolayısıyla AİHM, AYM’yi adeta kendi argümanlarıyla çürütmüştür. Nitekim AYM, kısa zaman önce vermiş olduğu Recep Bekik ve Halil Bayık kararlarında aynı konuya ilişkin uyulması gereken değerlendirme kriterlerini tek tek açıklamış ve somut olaya uygulamış; bunlar sonucunda da ilgili kararlarda ihlal kararı vermiştir. Ancak AYM, Mehmet Çiftçi başvurusunda aynı tutum ve davranışı sergilememiş ve doğrudan kabul edilemezlik kararı vermiştir. Bu durumda ortaya çıkan tek sonuç ise temel hak ve özgürlüklere yönelik müdahaleleri önleyecek yeterli norm ve kararların olmasına karşılık, büyük bir ısrarla temel hak ve özgürlüklere müdahalelerin devam ettirilmesi ve üzerine yeni ihlallerin eklenmesidir. En üzücü olan ise bu ihlallerin “yüksek” sıfatı atfedilen yargılama mercii tarafından da gerçekleştirilmesidir. * Avukat.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.