Haberler

Bir sıcak hava dalgası sadece sıcak hava dalgası değil

Bir sıcak hava dalgası sadece sıcak hava dalgası değil

 

Sıcak hava dalgasını sadece sıcak hava dalgası olarak ele alırsak geriye konuşacak pek bir şey kalmıyor. Ancak onun iklim değişikliğiyle olan bağlantısını anlattığımızda olanı adıyla çağırmış oluyoruz. Bilinenin aksine toplum buna hazır, eksik olansa plastiklikten uzak, vizyoner bir medya. 

 

SEÇİL TÜRKKAN

Uzmanlara göre Türkiye’de iklim konusundaki haberlerde abartılı anlatım dili kullanması kurumlara ve haberlere olan güveni azaltıyor. Basının haberleri magazincesine sunması ise tık merakı ya da düpedüz konu hakkında bilgisiz olmaktan kaynaklanıyor. Bu yazı dizisinde ya yaz sıcağında kavrulurken ya da orman yangınları başladığında gündeme gelen iklim haberlerine neden ‘normalde’ yer verilmediği ve temelde kimin meselesi olduğunu konuşacağız. İş, medyaya kalmış gibi gözüküyor. 

 Türkiye de dünyada olduğu için iklim değişimden etkileniyor

Dünya 2016’da kaydedilen en sıcak gün rekorundan sonra, 6 Temmuz yeni bir rekor kırdı; Sıcaklık 16.9’dan sonra bu kez 17.3’e tırmandı. Aynı gün İtalya Lodi’de yola asfalt döşemek üzere çalışan bir işçi hayatını kaybetti. Doktorlar ölümün ülkeyi bir kaç gündür etkisi altına alan Afrika sıcak hava dalgasıyla bağlantılı kalp krizi olduğunu açıkladı. Nature Medicine dergisinde yayınlanan bir araştırma ise Mayıs 2022-Eylül 2022 arasındaki 61 bin 672 ölümün sıcaklıkla bağlantılı olduğunu belirledi. Küresel ısınma sebebiyle Dünya’mızın önümüzdeki 12 ay boyunca yeni sıcaklık rekorları kırması da bekleniyor. Dünya Meteoroloji Örgütü Kuzey Amerika, Kuzey Afrika, Asya’nın bazı bölgeleri ve Akdeniz’de sıcaklıkların bu hafta boyunca eşzamanlı olarak 40 derecenin üzerinde olacağı uyarını yaptı ve bu tür olayların 1980’den günümüze 6 kat arttığını açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlara göre acilen önlemler alınmalı. Buradaki kötü haber ise Akdeniz havzasında -mesela İtalya ile aynı hava- yer alan Türkiye’nin iklim krizinden çok yoğun etkilenecek ülkelerden biri olması… Yani bahsi geçen iklim değişikliği, bilançolarıyla büyümeyi sürdürüyor.

 Haberlerdeki bağlamsızlık sorunu 

Hal böyleyken elbette en çok politika yapıcılara ama en az onlar kadar önemli olan bir demokrasi taşıyıcısına daha büyük iş düşüyor; Medya. 2016’yayınlanan ve Türkiye’de iklim haberciliğinin gelişiminin önündeki engellere odaklanan “İklim Değişikliği ve Medya” isimli araştırma raporu, iklim değişikliğinin uzaklarda gerçekleşen, geleceğe dair ve soyut bir konu olarak ele alınmasının okuyucuyu haberde tutmak konusunda sorun yarattığını belirtmiş. Yani barajlardaki su biterken kuraklığın nedenlerine değinmemek, ya da  orman yangınlarında iklim değişikliğini gözardı etmek. Bu bağlamsızlık sorununun yapısal nedenleri var. 

 Yeşil Gazete ve İHA arasındaki boşluk

Tam da bu satırları yazarken Çanakkale’de başlayan orman yangınında altı köy tedbir amaçlı tahliye edildi ancak basitçe “Çanakkale Orman yangını+iklim değişikliği” anahtar kelimeleriyle yaptığımız internet aramasında olan biteni iklim kriziyle birlikte okuyan haberlere ancak yıllardır bu işi ekoloji perspektifinden yapan Yeşil Gazete dışında bir başka mecrada haber/yazı/makale bulamıyoruz. Buraya bir de Açık Radyo ve Ömer Madra’yı eklemek gerek. -Madra Türkiye’nin iklim dedesi!- Karşımıza çıkan sonuçlarda yer alan İhlas Haber Ajansı gibi kamusal kaynaklar ise sadece “Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı” ismi nedeniyle bu listedeler. Yine de İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yangınların sebepleri arasında iklim değişikliğini sayması önemli bir adım. Yeşil Gazete ve İHA gibi iki ayrı uçta duran fotoğraf, bize medya dengesinin olmadığına dair bir işaret de veriyor. 

'İklim elitlerin konusu' yanılgısı hala var 

Baştan söyleyeyelim; iklim konusunun kamuoyunca algılanış biçimi medyada temsili ile ilgili. “İklim Değişikliği ve Medya” araştırma raporundan bir sonraki yazıda detaylarıyla faydalanacağız ancak temel bir algıyı ortaya koyması bakımından şu sonuçtan da şimdi bahsedebiliriz;  İklim değişikliğinin okuru/izleyiciyi ya da “sokaktaki insanı” fazla ilgilendirmeyen, okur çekmeyen ve bu nedenle de tiraj/reyting getirmeyen, yüksek entelektüel düzey ve özel ilgi gerektiren bir konu olduğu görüşü yaygın. Bu, meselenin medya gündemine daha fazla alınmasının önündeki başlıca engel olarak görülüyor. 

Aslına bakarsanız iklim konusu medyada “insani” bir biçimde ele alınırsa, kamuoyundaki bu görüş de değişecektir. Yani meteoroloji haberlerinin içine bir iklim değişikliği arka plan ve bağlamı vermek bile bu sorunun gidişatını değiştirecektir. Bu da doğrudan haberciliğin ta kendisi demek. 

 Halk hazır ancak medya bağ kurmuyor

Sona bırakacağımızı baştan ve bir araştırmaya dayanarak ekleyelim; Temelde halk iklim konusunda bilgisiz ya da ilgisiz değil.

Konda’nın 2021 tarihli “İklim Değişikliği Algısı” isimlı raporuna göre, iklim değişikliğinin toplumda en çok bilinen sonucu aşırı sıcaklar, ardından yüzde 69 ile kontrol dışı yangınlar ve yüzde 62 ile seller. Kişilerin eğitim seviyesi arttıkça çevre STK’larına ilgi artıyor, her 5 gençten ikisi kendisini çevre STK’larına yakın hissediyor. Ülke genelinde 4 kişiden 3’ü kalkınma için çevre kirliliğine katlanılmaması gerektiğini düşünüyor. Yine aynı toplum iklim değişikliğinin faili olark bireylerden çok ekonomik ve siyasi karar alıcıları görüyor. Belediye ve karar alıcılarının da sorunun çözümünde rol almaları gerektiği de yükselen bir fikir. Tüm yerleşim yerlerinde açık ara farkla kullanılması en çok tercih edilen enerji kaynağı güneş ve rüzgâr, katılımcılar böyle söylüyor. 

Ancak ilginin içinde bazı yanlış bilinenler var; Türkiye’de her 3 kişiden 2’si benzer nedenlerden kaynaklansa da farklı bir ekolojik sorun olan hava kirliliğinin iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Yaklaşık her 5 kişiden 2’si plastik kirliliğini iklim değişikliğinin bir sonucu olarak görüyor. Metropollerde, gençlerde, üniversite mezunlarında, yüksek gelir gruplarında ve hayat tarzını modern olarak belirtenlerde kontrolsüz yangınlar, aşırı sıcaklar ve aşırı hava olaylarını iklim değişikliğinin sonuçları olarak belirtenlerin oranı daha fazla ama bu gruplar aynı zamanda plastik kirliliği, suların kirlenmesi gibi ekolojik sorunları da daha yüksek oranlarda iklim değişikliğinin sonuçları olarak tarif ediyor. (Sf. 63) Temelde bütün bu cevaplar toplumun iklime karşı ilgisiz değil, aksine ilgili olduğunu gösteriyor. Ancak bu yüksek farkındalığın toplumda kabul edilmemesinin önündeki önemli bir eksiklik medya gibi gözüküyor.  

 Medyanın anlaşılır bilgi aktarımını yapması gerek 

James Hanson, Makiko Sato ve Reto Ruedy tarafından yayınlanan ve Açık Radyo’nun çevirdiği makalede “Bir demokraside, halkı bilgilendirmemiz gerekir ki bu da dezenformasyonun düzeltilmesini gerektirir. Amaç, önceden önyargısı olan ve ikna edilemeyen başıboş bir adamı ikna etmek değil, açık fikirli insanları eğitmektir.” cümleleri geçiyor. Bu bakış açısı, tam da şimdi içinde bulunduğumuz iklim krizini anlaşılır kılmaya dair bir çare/niyet gibi gözüküyor. Medyanın iklim değişikliği konusunda doğru ve güvenilir bilgi sağlama sorumluluğu olduğunu, haber merkezlerinin gazetecilik etiğini gözetmek için nötr, çeşitlilik ve dengeyi sağlaması adına iklim meselesine eğilmeyi hatırlaması gerekiyor. En önemlisi, medyanın bu konuyu ele alış biçiminin önce toplumu ardından da politika yapıcıları gerçek kararlar almaya götüreceğini hatırlaması…. 

Barajlarda kalan suyun skorunu tutma sığlığından uzaklaşmak 

Bütün bunlar Türkiye’nin içinde bulunduğu hem antidemokratik hem de ekonomik kriz döneminde,  medya sahipliğinin gayet tekçi bir anlayışla ele alındığı gerçekliğinin farkında ve tam da onun içinden seslenen bir tonda yazılıyor. 

Medyanın iklim krizini bir magazin malzemesi halinde ya da safi bir sıcak hava dalgası, “barajlarda su bitiyor” sığlığından uzaklaşarak, gerçekten ele alması hepimiz için hayati bir önem taşıyor. Yazının başında haberine yer verdiğimiz İtalya’da hayatını sıcak hava dalgası sırasında insanilikten uzak koşullarda çalıştığı sırada kaybeden İtalyan işçiyi hatırlayacaksınız. Ya da şu Avrupa’da sıcaklıklar nedeniyle hayatını kaybeden 60 binden fazla kişi olduğu haberini veren raporu… İşte onlarda Türkiye’nin isminin geçmiyor oluşu bu ölümleri yaşamadığımız için değil ölümleri aşırı hava olaylarıyla henüz ilişkilendirecek kadar sindirmemiş olmamızdan kaynaklanıyor. 

Yeşil Gazete, Açık Radyo gibi yıllarca iklim alanında çalışmış ve bir enformasyon külliyatı yaratmış medya kurumlarının sahip olduğu politikaların acilen ana akım ve bağımsız/alternatif medya tarafından da sindirilmesi gerekiyor. Hali hazırda toplumda bilinenin aksine aslında güçlü olan iklim değişikliği algısını medyanın yayması, medya kuruluşlarının iklim haberciliği için kaynak ve uzmanlık tahsis etmesi/bu alanları açması,  iklim değişikliğiyle mücadelede halk katılımını teşvik eden medya projeleri ile işbirliklerini geliştirmesi gerek. Aksi halde sıcak, daha da sıcak olacak, plastik gazetecilik olan boşlukları da kaplayacak. 

 SÜRECEK

 Yazı dizisinin 2. bölümüne buradan ulaşabilirsiniz

Yazı dizisinin 3. bölümüne buradan ulaşabilirsiniz

 

 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.