Haberler

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı takip eden gazeteciler: Polis şiddetinin belgelenmesi istenmiyor

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı takip eden gazeteciler: Polis şiddetinin belgelenmesi istenmiyor

PINAR GAYİP

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak, faillerin bulunmasını ve yargılanmasını sağlamak amacıyla yıllardır her hafta yaptığı eylem 25 haftadır yasak. Kayıp yakınlarının haberini takip ederken polis şiddetine maruz kalan gazeteliler, bu şiddeti artık rutin bir uygulama haline geldiğini anlatı.

İstiklal Caddesi’nde, Galatasaray Meydanı’nda beş yıldır her cumartesi aynı görüntüler yaşanıyor. Meydan önce polisin, “güvenlik çemberi” olarak tanımladığı bariyerlerle, bu bariyerlerse ellerinde kalkanlar tutan Çevik Kuvvet polisleriyle çevriliyor. Cumartesi günleri öğlene doğru artık medyada kimesin girmesine izin verilmiyor: Ne yakınlarını kaybedenler, ne onlara destek verenler, ne gazeteciler, ne de İstiklal Caddesi’nde dolaşan turistler, civarda dükkânı olan esnaf veya civardaki iş yerlerinde çalışan işçiler...

Eylemlerine ilk başladıklarında Cumartesi Anneleri adını alan, ancak eyleme artık kayıpların büyüyen çocukları ve hatta torunları da katıldığı için isimlerinin yanına kesme işaretiyle ‘İnsanlarını’ da eyleyen kayıp yakınları, 25 Ağustos 2018 tarihindeki, 700’üncü buluşmasının Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmasından beri Galatasaray Meydanı’nda buluşamıyor. Yasak kararının alındığı 700. buluşmaya polis biber gazıyla müdahale etti, eylemde 23 kayıp yakını gözaltına alındı ve çoğu gördükleri şiddet nedeniyle yaralandı. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kayıp yakınlarına yönelik polis şiddetiyle ilgili, “İzin vermedik çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik” dedi. Soylu’nun hedef gösterdiği kayıp yakınları o günden beri polis şiddetine maruz kalıyor ve her hafta gözaltına alınıyor.

Gazeteciler de her hafta oluşturulan ‘güvenlik çemberi’nin dışına itilerek polisin deyimiyle “sürülüyor” ve darp ediliyor. Kayıp yakınlarının eylemlerini izleyen gazeteciler Eylem Nazlıer, Hayri Tunç ve Erdoğan Alayumat ile hukuk mücadelesini sürdüren avukat Jiyan Tosun ve Bahri Belen ile yaşananları konuştuk.

Nazlıer ve Tunç, uzun yıllardır Galatasaray Meydanı’nda kayıp yakınlarının buluşmalarını izliyor. Yasak kararının alındığı 700. haftanın ardından eylemin taşındığı İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Çukurçeşme Sokağı önünde eylemleri takip eden iki gazeteci, pandemi sürecinde de kayıp yakınlarının kısıtlı sayıda düzenledikleri mezar anmalarında yer aldı.

“Rutin bir halde şiddet uyguluyorlar”

İstanbul’da mesleğe yeni başlayan neredeyse her gazetecinin ilk haber alanı Galatasaray Meydanı oluyor. Bunlardan biri olan Nazlıer, İstiklal Caddesi’ne çıkar çıkmaz gözaltına alınan kayıp yakınlarına müdahalenin görünür kılınmasını istemeyen polisin gazetecileri engellediğini söyledi: “Çünkü bir şekilde yaptıklarının suç olduğunun farkındalar ve belgelenmesini istemiyorlar.”

Hayri Tunç da sistemli olarak gazetecilerin faili meçhullerin ve yakınlarını arayanların hikâyelerinin duyurulmasının önüne geçilmeye çalışıldığını belirterek, “Bunun için de hem annelerin alana çıkmasını hem de gazetecilerin bunu haberleştirmesini istemiyor. Bu nedenle her hafta ilk gazetecileri alandan uzaklaştırıyor ve rutin halde şiddet uygulanıyor” dedi.

Alayumat: Esnaf polise bir şey diyemediği için bizi hedef alıyor

Önce Diyarbakır ve İzmir’de, son yıllardaysa Galatasaray Meydanı’nda kayıp yakınlarının eylemini takip ettiğini anlatan. Alayumat, bu eylemlerde gazetecilere yönelik yoğun bir polis engeli ve saldırısı olduğunu söyledi: “Cumartesi Annelerini anında çembere alınıyorlar ve biz bu çembere giremiyoruz.”
Polisin, haberi takip etmeye çalışan gazetecilerle esnafı karşı karşıya getirdiğini anlatan Alayumat, şöyle devam etti:

“En son esnafla bir tartışmamız oldu. Aileler o gün Demirören AVM önüne kadar geldiler. Fotoğraf çekmeye çalışırken esnaf saldırdı. ‘Sizin yüzünüzden dükkânımızın önü kapanıyor, iş yapamıyoruz’ diye. Onlara barikatı kuranın biz değil polis olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunu söylediğimizde konu başka yere çekiliyor... Esnaf, polise bir şey diyemediği için bizi hedef alıyor. Bir yandan oradaki esnaf da mağdur oluyor. Burada basının görevi de önemli. Bu yüzden saldırılar karşısında soğukkanlı davranmak zorundayız.”

Avukat Tosun: Annelerin isminin geçtiği etkinliklerin hiçbirine izin verilmiyor

Babası Fehmi Tosun’u gözaltındayken kaybeden ve yıllarca İHD’de hak mücadelesi yürüten avukat Jiyan Tosun, yasak kararının alındığı 700. haftadan sonra kayıp yakınlarının hiçbir şekilde Galatasaray Meydanı’na çıkmasına izin verilmediğini, fakat engelin sadece meydanla sınırlı olmadığını anlattı:

“Kimsesizler mezarlığına gidildiğinde müdahale edildi, 700. hafta eyleminde gözaltına alınanlar hakkında açılan duruşmaya gidildiğinde basın açıklamasına müdahale edildi, gözaltılar yapıldı. Kayıplar Haftası kapsamında Şişli’de yapılmak istenen açıklamaya müdahale edildi. Şişli Valiliğin belirlediği, açıklama yapılması için belirlenen yerlerden olmasına rağmen etkinliğe müdahale edildi. Cumartesi Anneleriyle haftalardır dayanışmak için şehir dışında eylemler yapılıyor. Sert müdahaleler gerçekleşiyor. Adana’da mesela. Cumartesi Annelerinin yasaklanması söz konusu. Cumartesi Annelerinin isminin geçtiği etkinliklere hiçbir yerde müsaade edilmiyor. Örgütlenme özgürlüğünün de kısıtlanması anlamına geliyor. İHD etkinliklerine de sekte vuruyor bir yandan.”

Tosun, şöyle devam etti: “Sadece Cumartesi Annelerinin etkinlik yaptığı Galatasaray’da değil her yerde kayıpların akıbetinin sorulması ve kayıp dosyalarında işleyen zaman aşımının durdurulması için her alanda mücadele yürütülmesi gerek. Bunun en belirgin yeri de Meclis, bu konuda çalışmalar yapılmalı. Yakın zamanda JİTEM dosyası kapatıldı zaman aşımıyla. Tüm kayıp dosyaları zaman aşımıyla kapatılıyor. Kanunlarda bir değişikliğe gidilmesi ve bunun için Meclis’te çalışma yürütülmesi gerek. Cumartesi Anneleri, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları alanda mücadele ediyor ama daha fazla ihtiyacımız var.”

AYM’nin Cumartesi Anneleri/İnsanlarına yönelik yasağı hukuksuz bulan kararını hatırlatan avukat Bahri Belen, Anayasa’nın 153. maddesiyle, “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir” hükmü getirildiğin, polisin, yargı kurumlarının ve Meclis’in buna uymak zorunda olduğunu, 153. maddeye uymayanların “kamu görevini kötüye kullandığını” belirtti. Belen, “AYM kararı olmasa da polisin müdahalesi hukuka aykırı ve yanlıştır. Çünkü ifade ve düşünce özgürlüğünün hakkına müdahaledir. Bunu engellemek gerekir” dedi.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.