Haberler

Gazeteci Cemil Uğur: Bu karar, her şeye rağmen gazetecilere cesaret verecektir

Gazeteci Cemil Uğur: Bu karar, her şeye rağmen gazetecilere cesaret verecektir
RUŞEN TAKVA
Van’ın Çatak ilçesinde Osman Şiban ve Servet Turgut’un güvenlik güçleri tarafından kaçırılıp işkenceye maruz bırakıldığını haberleştirdikleri için yargılanan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Zeynep Durgut ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve serbest gazeteci Nazan Sala, 6 Ocak’ta görülen karar duruşmasında “silahlı örgüt üyeliği” suçlamasından beraat etti. Fakat Sala’ya, kendisine ayrıca isnat edilen “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.  AYM ise 7 Şubat’ta açıkladığı kararında Cemil Uğur hakkındaki tutuklama kararını Anayasaya aykırı bularak, Uğur’un altı ay boyunca tutuklu kalmasıyla, Anayasanın 19. Maddesi ile düzenlenen “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının” ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, Uğur’a 67.500 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. 9 Ekim 2020’de tutuklandıktan sonra altı ay cezaevinde kalan Cemil Uğur, kendileri hakkında açılan davayı, tutukluluk süreçlerini ve beraat edilmelerini MLSA’ya değerlendirdi. Tutuklandıktan sonra gazeteci Adnan Bilen ile 45 gün aynı koğuşta kaldığını söyleyen Uğur, cezaevinde yaşadıkları ihlalleri şöyle anlattı: “İlk 14 gün boyunca avukat haricinde kimse ile bir diyaloğumuz olmadı. Yaklaşık 20 gün sonra ailem ile telefonda konuşabildim. Ne radyo ne televizyon vardı. Böylesi bir tecrit sürecinde yaşadık.” Uğur, tutuklu bulunduğu Van Yüksek Güvenlikli Cezaevinde kendisi gibi gazetecilik faaliyeti nedeniyle uzun yıllardır tutuklu bulunan başka bir gazeteci olan Ziya Ataman ile tanıştı. Cezaevine girdikleri ilk günden itibaren yan koğuşlarda ve hücrelerde bulunan diğer tutuklularla diyalogları gelişti. Birbirlerini hiç görmemiş ve büyük ihtimalle bir daha da görüşmeyecek oldukları karşı hücrelerde bulunan diğer tutukluların, avluya attığı kitapları okudu, Kürtçe öğrenmeye çalıştı, yazılar yazdı. Uğur cezaevine dair bir anısını şöyle anlatıyor: “Hiç unutmam, ilk günlerimizde semaverimiz yoktu. Dört günlük gözaltı sürecinde çay içmemiş, hasret kalmıştık. Adnan ile çay, sigara hayali kuruyorduk. Hafta sonu olduğu için kantinden hiçbir şey alamadık. Geldiğimizi duyanlar etraftan bize yiyecek çikolata ve bisküvi gönderdiler. Yan koğuş ise biz semaver alana kadar pet şişede çay gönderdi.” Uğur, helikopter işkencesi haberinden sonra kendilerine dönük bir intikam duygusunun gelişeceğini düşünüyordu. Nitekim, düşündüğü gibi oldu ve haberin yayınlanmasından kısa bir süre sonra dört gazeteci sabaha karşı evlerine yapılan bir baskınla gözaltına alındı.  Uğur, tutuklanmaya giden sürecin öncesini şu sözlerle anlattı: “Her şeye rağmen, moralimi bozmadım, çünkü gerekeni yaptığıma inandım. Yaşanan olayda yaşamını yitiren Servet Turgut ve yaralanan Osman Şiban’ın yaşadıklarını her boyutuyla inceleyip araştırmasaydım, elbette tutuklanmayacaktım. Fakat, hem vicdanen hem de mesleki olarak görevimi yerine getirmemiş olurdum. Helikopter haberinin hastane raporunu servis ettiğim gece bunların yaşanacağını iyi biliyordum. Arkadaşlarım ‘İyi haber yaptın’ dediklerinde ‘Evet, hakikati ortaya çıkardım ama böyle bırakmazlar’ dedim.”  Uğur, haksız yere cezaevinde kalmasına rağmen, gazetecilik ve vicdanen yapması gerekenleri yaptığını ve bunun için mutlu olduğunu söyleyerek, “Üzülmemin sebebi, sadece bedenimin dört duvar arasında kalmasından kaynaklı değil, ortada işkence ve kötü muamele var. Bu olayı tüm yönleriyle ortaya koymamıza rağmen bizi tutuklamaları beni üzdü. Ülkede ne yazık ki zaten hukuka olan güvenin azaldığı bir ortamda, iktidar yüzünden hukuka güvenim iyice kaybolmuştu. Bu tarz hak ihlalleri umarım tekrar yaşanmaz, fakat bu ihlaller karşısında üç maymunu oynamak bizlerin geleneğinde olmadı ve olmayacak. Ne bedel ödenmesi gerektiğini gözetmeksizin her zaman hak ihlallerini her boyutuyla araştırıp halka doğru bilgiyi ulaştıracağız’’ ifadelerini kullandı. AYM’nin kendisi hakkındaki tutuklama kararını Anayasa’ya aykırı bulmasını değerlendiren Uğur, kararı ilk duyduğunda şaşırdığını ifade ederek,  “Avukatım Erselan Aktan arayıp haberi ilettiğinde biraz şaşırdım, bana tuhaf geldi. Çünkü düşünün, tutuklu iken bir başvuru yapıyoruz. Ama tahliye edilip, davadan beraat ettikten sonra karar çıkıyor. İlk başta içeriğini bilmiyordum. Okuyup avukat arkadaşlarla konuştuğumuzda, gazetecilik açısından hukuken iyi bir karar olduğunu belirttiler. Elbette kararda birçok eksiklik olduğunu ifade ettiler ama bu kararın emsal niteliğinde de olduğunu söylediler. Hiç şüphe yok ki bu karar, iktidar politikalarına rağmen gazetecilere cesaret verecektir” dedi.  Uğur, yaptığı haberden ötürü önce gözaltına alındı, daha sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi. Burada savcılığa yaptığı tüm itirazları reddedildi ve tutukluluk hali altı ay boyunca sürdü. Uğur, AYM’nin kendisi hakkında verdiği ihlal kararının ardından şu sözleri kullanarak, “Peki, bizim tutuklanmamızda büyük hukuksuzluğa imza atan savcıya ne olacak? Hakkında ne işlem yapılacak? Sırf talimatı uygulamak için tarihteki en rezalet tutuklama kararını alan sulh ceza hakimine ne olacak? Bunlar hakkında bir soruşturma yürütülecek mi? Kısacası, bana verilecek olan tazminatın tutarı, bu kişilerden kesilmediği ve verdikleri hukuk dışı kararların bedelini hukuki olarak ödemedikleri sürece, bu tür hukuksuz kararlara imza atmaya devam edecekler” dedi.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.