Duruşma Haberleri

Sibel Tekin’in yargılaması başladı: 'Bu dava, Tekin’i itibarsızlaştırma davasıdır'

Sibel Tekin’in yargılaması başladı: 'Bu dava, Tekin’i itibarsızlaştırma davasıdır'
SİBEL YÜKLER*
Sibel Tekin, “Karanlıkta Başlayan Hayat” isimli belgeselini çekerken “keşif yaptığı” iddiasıyla “örgüt üyeliği” suçlamasından yargılandığı davada, “Belgeselden önce senaryo yazılır ya, siz yazdınız mı?” diye soran savcıya avukat Yiğiter, “Sayın savcının sorduğu gibi, ‘önce senaryo yazılır’ diye bir prosedür yok. Görüntü kalitesi iyi telefonla değil, el kamerasıyla çekim yapıyor, bu nasıl keşif?” cevabı verdi. “Karanlıkta Başlayan Hayat” isimli belgeseli için çekim yaparken ihbar üzerine tutuklanan belgesel yönetmeni Sibel Tekin’in iddianamesini 16 günde hazırlayan savcı, “karanlık saatte video çekmeyi olağandışı” buldu. Tekin’in “örgüt talimatıyla keşif yaptığını” öne sürerek çeşitli örgütlerle ilişkilendiren savcı, örgüt adı belirtmeden “örgüt üyeliği” suçundan ceza istedi.  Açılan davanın ilk duruşması bugün Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), DİSK Basın-İş Ankara Şubesi, İHD Ankara Şube, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 10 Ekim Dayanışması, 10 Ekim Derneği, Uçan Süpürge Vakfı ile çok sayıda sinemacı, gazeteci ve hak savunucusu izleyici olarak katıldı.

Tutuklu yargılama nedeniyle uzaklaştırma aldı

Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada Tekin, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalıştığını ancak tutuklandığı için uzaklaştırma aldığını söyledi. Ardından savunmasına başlayan Tekin, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olduğunu, 1998 yılından beri bağımsız belgesel yaptığını, 2000-2007 yılları arasında TRT’de asistan ve kurgucu olarak çalıştığını ve 2007’den beri Hacettepe Üniversitesi’nde kurgu ve belgesel sinema dersleri verdiğini söyledi. 10 Ekim, 5 Haziran ve Suruç katliamları ile Tekel işçileri başta olmak üzere yıllardır toplumsal olaylarla ilgili belgesel yaptığını anlatan Tekin, herhangi bir örgüte üye olmadığını belirterek, beraatini talep etti.

‘Üniformalı kimseyi çekmedim, suçlamayı sağlık kontrolüne giderken öğrendim’

Hakimin, “O gün ne çektiniz, neden o saatte çekim yaptınız?” sorusuna Tekin, şöyle cevap verdi: “15 Aralık 06.45 saatlerinde Tuzluçayır bölgesine gelerek, Abidin Aktaş önünde indim. Hatta taksi uygulamasından taksi çağırdım ve Nato Yolu’ndan gelen araçları ve yoğun insan kalabalıklarını çektim. Çocukları, domuşları, okula işe gidenleri çektim. Yaz saatinin kalıcı olmasıyla ilgili bir belgesel yapmak istiyordum, pandemi nedeniyle yapamamıştım. Karanlık başlayan hayat beni de etkiliyor, pek çok kişi gibi. İnsanların yüzünü çekmemek için arkası dönük olanları çektim. Işıkla aydınlatılmış okul binalarını çektim. Yürüyerek Dikimevi’ne gittim. Dikimevi’nden metroyla işime gittim, oradan da evime döndüm. Bağımsız sinemacıların online toplantısı vardı, geç bitti. Uyudum ve sonra gözaltına geldiklerinde uyandım.” Hakimin, “Çekim yaparken üniformalı kimseyi çektiniz mi?” sorusu üzerine Tekin, “Üniformalı kimseyi çekmedim, karanlıkta olduğu için de üniforma görmedim. Görsem çekmezdim. Ben kalabalığı işe giden insanları çekmeye çalıştım. TEM sağlık muayenesine götürülene kadar neylle suçlandığımı dahi bilmiyordum” dedi.

Savcı: FETÖ de Hizbullah da eylem yapıyor, onları niye çekmedin?

Ardından duruşma savcısı söz aldı. Savcının, “Sabah saatlerinde ‘Karanlıkta Başlayan Hayat’ konulu belgeseli çektiğinizi söylüyorsunuz. Bunun için herhangi bir yazılı izniniz var mı?” sorusu üzerine Tekin, “Uluslararası basın kartım olması nedeniyle ayrıca izin almam gerekmiyor. Bu nedenle izin için ayrıca başvuru yapmadım” diye yanıt verdi. “Dijital incelemelerin büyük kısmında THKP-C, TİKKO gibi örgütlerin eylem görüntüleri var. Bunlara dair eylemlerin bilgisi nasıl geliyor?” diye soran savcıya Tekin, “Ben kamuoyuna açık olan, çağrısı kamuoyuna yapılan eylemleri çekerim. Bahsettiğiniz örgütleri değil, Ankara sokaklarındaki eylemleri çektim” diye cevap verdi. Savcı bu kez, “Ankara’da FETÖ de eylem yapıyor, Hizbullah da. Bunlar niye yok?” diye sordu. Tekin ise, “Aksine, çok sayıda böyle eylem çektim. Mısır Büyükelçiliği önündeki muhafazakar grubun eylemini çektim, taraftar gruplarının eylemlerini çektim. Dijital incelemeler sadece belli noktaları almış ve sadece kriminalize edilmeye çalışılan eylemler gösterilmiş” diye yanıt verdi.

Yiğiter: Görüntü kalitesi iyi telefonla değil, el kamerasıyla çekim yapıyor, bu nasıl keşif?

Tekin’in savunmasının ardından avukat Dr. Cenk Yiğiter’in savunmaya dair beyanlarına geçildi. Yiğiter, “Kamuya açık alanlar askeri bölge değilse, özel bir bölge değilse izin almaksızın çekim yapabilir. Üstelik kendisi basın mensubu. Sibel Tekin'in çektiği görüntüler kamusal alandadır, önceden duyurulan eylemlerdir. Hatta Sibel'in arkasında muhtemelen emniyet de bu görüntüleri çekmiştir. Sibel şimdi emniyette bile olan bu görüntüleri çektiği için yargılanıyor” dedi. Olay gününe dair teknik savunmaya geçeceğini söyleyen Yiğiter, “Sibel, Sony marka el kamerası kullanıyor. Teknoloji olarak da 2010’lu yılların kamerası var elinde, çözünürlüğü düşük. Karanlık koşullarda maksimum çekebileceği mesafe 3 metre. Bunu savcı da saptamış. Savcı, hem ‘keşif faaliyeti var’ diyor hem de binalar, araçlar ve insanlar net değil’ diyor. Gayet açık ki bu keşif için uygun bir kamera değildir. Oysa el konulan telefonun çekim kabiliyeti çok daha yüksektir. Sibel, çekim yapmak isteseydi o telefonla çekim yapabilirdi” dedi.

‘Birand, Öcalan’la röportaj yaptı ve hiçbirinden ceza almadı’

Gazetecilerin ve sinemacıların mesleki faaliyetlerinden ötürü örgüt üyeliğinden yargılanamaycağını söyleyen Yiğiter, “Mehmet Ali Birand, Öcalan’la görüşme yaptı, kamplarda görüntü aldı ve röportaj yayınladı. Dev-Sol’un tarihçesi 32. Gün’de anlatıldı. İstanbul’da DHKP-C militanıyla röportaj yaptı. Ve hiçbirinden ceza almadı. Eski Türkiye’de bile bunlar söz konusu olmazken, şu an Tekin’i neden yargılıyorsunuz?” diyerek Tekin’in beraatini talep etti.  Avukat Murat Yılmaz ise, “Bu tür davalarda, bu tür kötü iddianameleri düzenleyen savcıların duruşmalara gelmesi gerekir. Farkındalıklarını artıracağız, algılarını açacağız ve bir başkası için böyle hukuki hata yapmayacaklar. İddianamede, belgesel nasıl çekilebilir meselesini sayın savcının burada öğrenmesi gerekirdi” dedi.

‘Savcı Kaldıraç’ı DHKP-C ile ilişkilendirmiş, polis bile ilişkilendirmez’

Tekin’e yöneltilen suçlamaya okul, kırtasiye ve dolmuş noktalarının yer aldığı belgesel görüntüleri, ev aramasında el konulan dijital materyallerdeki arşiv görüntüleri ve aralarında Evrensel, Atılım gazetelerinin de olduğu basılı yayınlar delil olarak gösterilmişti. Yılmaz, “Sibel’e örgüt bulmaya çalışıyorlar. Osay emniyet yıllardır Sibel’i biliyor, aynı eylemlerde onlar da çekim yapıyor. Sibel’in akademisyen olduğunu, saatlerce aheste aheste keşif yapılamayacağını, Sibel’in çekimlerinin keşif olarak değerlendirilemeyeceğini biliyorlar ama sayın savcı Sibel’i birçok örgütle ilişkilendiriyor” diye konuştu. Yılmaz, “Savcı, Kaldıraç dergisini DHKP-C ile ilişkilendiriyor. Polis bile Kaldıraç’ı bu örgütle llişkilendirmez, bilirler” dediği sırada salondaki izleyiciler güldü. Bu intibanın vahim olduğunu söyleyen Yılmaz, “Sayın savcı, bütün örgütleri karıştırmış bir de üstüne hangi örgütle bağlayacağını şaşırmış. TİKKO, THKP-C, PKK, MLKP ve DHKP-C isimleri sıralamış. Bu iddianamenin esas olarak iade edilmesi gerekirdi. Savcı ‘Karanlıkta başlayan hayat çekecekse, yüzleri belli olacak şekilde gündüz çekim yapsın’ diyor. Sibel’in derhal beraat etmesi gerekiyor” diye konuştu. 

‘Hayatını belgesele adamış birine ‘keşif iddiası’ adaletle en sert sınanmam’

Avukat Mehtap Sakinci ise Tekin’in Tuzluçayır’da çekim yaparken taksi durağı güvenlik kamerasına yansıyan bir dakikalık videoyu mahkemeye sundu. Hakimin, “Dosyada varsa niye izletiyorsunuz” itirazı üzerine Sakinci, “Biz izleyip konuşmak istiyoruz” dedi.  Ardından video üzerine konuşan Sakinci, “Bakın, Sibel hiçbir yere saklanmıyor, o taksi durağındaki kişiler en az 20 yıldır orada görev yapıyor. Tuzluçayır halkı Sibel’den şüphelenmiyor. Dosyaya üç görüntü konulmuş, biri bu. Bu görüntüler dijital rapor olarak dosyaya sunuldu ve aleyhe delil oldu. Akademik kariyerini ve hayatını belgesele adamış bir kişinin bir gecede ‘bomba hazırlığı’ iddiası benim kariyerimde de adaletle en sert sınanmam oldu” diye konuştu. 

Avukat Çayır: Polis, imzasız yazıyla arama-el koyma yapmış

Tekin’in 2015 ve 2017 yıllarında yargılandığı ve beraat ettiği davaların dosyaya konulduğunu ancak hiçbir delil sunulamadığını söyleyen Sakinci, “Bütün bu yaşananları Sibel Tekin’i itibarsızlaştırma çabası olarak algılıyoruz. Sibel Tekin’e hala neden bir örgüt bulamadınız mesela? Çünkü ilişkilendirilebileceği bir örgüt yok. Bunu Ankara Emniyeti bile iyi biliyor” dedi. Ardından savunma yapan avukat Faruk Çayır ise şöyle konuştu: “Savcının, polisin arama el koyma tutanağında imzası yok, kararı kimin verdiği yok. Nöbetçi savcının eliyle yazdığı iki satır yazıya göre polis arama-el koyma yapıyor. 75 adet dijital delile el koyuyorlar. Sibel Tekin, ev baskınında kamerasını gösteriyor, çekimi daha bilgisayara bile aktarmamış, kartta duruyor. Tutuyorlar, dergilere de el koyuyorlar. Neden? Bu bir hukuk garabeti. Kopyasını almıyorlar, hepsine el koyuyorlar. Peki biz bu delillere ekleme yapılıp yapılmayacağını nereden bileceğiz? Eş kodları bile yazılmamış, el yazısıyla yazılan arama el koyma tutanağında hiçbir ibare yok. Sadece materyallerin ismi yazıyor. Gerek savcı gerek emniyet hukuk katliamı yapmıştır. Yargıtay kararları açık, bu delillerle yargılama yapılamaz.” 

Duruşma savcısı da benzer: Belgeselden önce senaryo yazılır ya, siz yazdınız mı?

Avukat savunmalarının ardından Tekin’e dönen duruşma savcısı ise iddianame savcısıyla benzer bir iddiada bulundu. Savcı, “Belgeselciler film çekmeden önce senaryo yazar ya, siz yazdınız mı?” sorusunu yöneltti. Tekin, “Çekim planı için metnim ve notlarım var. Çekim yapmayı planladığım semtler yazıyordu. OSTİM’de de kepenklerin açılmasını ve esnafın işe başladığı saati çekecektim. Senaryo değildi ama 10 günlük çekim planım yazıyordu. Kurgu aşamasına geçince kurgu planı olacaktı” diye yanıt verdi.  Söz alan avukat Cenk Yiğiter ise, “Sayın savcının sorduğu gibi, ‘önce senaryo yazılır’ diye bir prosedür yok. İddianame savcısı da benzer iddiada bulunuyordu. Velev ki belgesel çekmesin, video çeksin neyi değiştirir. Lütfen yargılamaya dönelim” dedi.

Tekin’in görüntüleri için bilirkişi raporu istendi

Savunmaların arından ara mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, Tekin’in ihbara konu olan infaz koruma memurlarını özellikle çekip çekmediğinin araştırılması ve aracın kadraja girmesinin farkında olup olmadığına bakılması için bilirkişi raporu hazırlanmasını ve bilgisayarın incelemesini talep etti.  Mütalaayı değerlendiren mahkeme heyeti, olay günü hem Tekin’in çektiği hem de civarda kaydına girdiği görüntülerin incelenmesi için bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verdi. İncelemesi tamamlanan dijital materyallerin iade edilmesine karar veren mahkeme heyeti, Tekin’in yurtdışı yasağının devamına ancak imza tedbirinin kaldırılmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 8 Haziran’a ertelendi.

İddianameden

Tekin hakkındaki tutuklamaya, “çekim sırasında infaz koruma memurlarının olduğu servis aracı ile yoldaki polis noktasının görüntülere girdiğini” iddia eden ihbar gerekçe gösterildi.  Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Tekin’in “örgüt talimatıyla keşif yaptığı” iddia edildi. “Bayan olması ve iletişim bölümü üzerine faaliyetlerinin kamuflaj amacı taşıdığı” öne sürüldü. İddianamede, Tekin’in “örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılması ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 5. maddesi uyarınca cezanın yarı oranında artırılması talep etti.  16 Aralık 2022 tarihinde ev baskınıyla gözaltına alınan ve 17 Aralık’ta “örgüt üyeliği” şüphesiyle tutuklanan Tekin, 44 gününün ardından 30 Ocak 2023 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol tedbiriyle tahliye edildi. *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.