Haberler

Kıbrıslı gazeteci Barut: 'Siyasi bağlantılı yolsuzluk haberlerinde baskı ve tehditlere uğruyoruz'

Kıbrıslı gazeteci Barut: 'Siyasi bağlantılı yolsuzluk haberlerinde baskı ve tehditlere uğruyoruz'

CENK ATEŞ

KIBRIS – Özellikle siyasi bağlantılı yolsuzluklar üzerine yaptığı haberlerle tanınan Kıbrıslı gazeteci Pınar Barut, bu alanda çalışan gazetecilerin karşılaştığı zorlukları ve tehditleri anlattı. Barut, bu baskılarla karşı karşıya kalan gazetecilerin şikâyet veya yardım için başvurabilecekleri yetkili bir kurumun bulunmamasının endişe verici olduğuna dikkat çekti.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) altısı yerli ve üçü yabancı olmak üzere toplam dokuz haber ajansı, on üç günlük gazete, dört haftalık dergi, dört aylık dergi, altı televizyon kanalı ve yirmi bir radyo kanalı bulunuyor. Uzun yıllardır Kıbrıs'ta gazetecilik yapan Özgür Gazete Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut, adadaki muhalif gazetecilerin siyasi baskılara maruz kaldığını açıkladı.

 “Tehditleri şikâyet edebileceğimiz bir yetkili makam yok”

Barut, gazeteciliğin doğası gereği bir “kamu mesleği” olduğunu, gazetecilerin halkın sesi olarak hareket ettiğini ve iktidardakilerden onlar adına hesap sorduğunu vurguladı. Bu görevi yerine getirdikleri için gazetecilerin, ne iktidar ne de muhalefetle aynı çizgide olsalar da, sıklıkla “muhalif” olarak etiketlendiklerini belirtti. Barut şöyle devam etti:

 “Elbette, ister iktidar, ister muhalefet, hangi taraf yaparsa yapsın yolsuzluk, kaçakçılık, emek sömürüsü, peşkeş, yalan, rüşvet gibi haberleri yaptığımız için, bu haberlerin baş aktörleri tarafından birçok baskıya ve susturma girişimine maruz bırakılıyoruz. Özellikle yasalardaki bazı boşluklar ve tabir-i caizse kötüye kullanılabilecek cümleler aracılığıyla yargı sopasıyla korkutulmaya da çalışılıyoruz. Bunun yanında arkasında 'devlet desteği' olduğunu da bildiğimiz bazı güç odakları tarafından gerek sözlü, gerekse başka araçlarla tehditlere de maruz kalıyoruz. Bu tehditler bazen itibar suikastı olabildiği gibi beden bütünlüğünüz ve sevdikleriniz odaklı da olabiliyor. Direkt tehdit telefonu, yazılı tehdit mesajları almış biri olarak bunun en tehlikeli boyutunun da bizzat devlet destekli olanlar olduğunu söyleyebilirim. 

Özellikle bizim ülkemiz için geçerli olan durum bu,  gideceğiniz, şikâyet edeceğiniz, yardım isteyeceğiniz neredeyse hiçbir yetkili makam yok. Polis, savcılık tamamen yönetimi elinde bulunduranların güdümünde. Bir de son yıllarda yükselen 'yandaş medyayla' birlikte, bizlere karşı oluşturulan ve halk desteğinden mahrum kalmamız istenen bir algı operasyonu var. İşte, 'muhalif gazeteci-yandaş gazeteci' ayrımı tam onların işine yarıyor. Bizlerin, 'yandaş gazeteci' diye bir gazetecilik olamayacağını, gazetecilikte böyle bir kategori bulunmadığını ve dolayısıyla böyle anılan kişilerin de gazeteci olmadığını topluma anlatabilmemiz çok önemli.”

“Basın-Sen gazetecilerin yanında”

Özellikle siyasi bağlantılı yolsuzluk haberlerinde ciddi baskılara ve tehditlere maruz kaldıklarını dile getiren Barut, "Bu haberler toplumda da büyük infial yarattığı için yargıya gitmesi durumunda da ciddi bir kamuoyu desteği alıyor. Siyasiler ve işe karışanlar en çok bu tür haberlerden korkuyor ve dolayısıyla daha fazla saldırganlaşıyor” dedi ve şöyle devam etti: “Bu tür haberlerde baskılar, önce haberlerin kaldırılması yönünde, ikna edilemeyince çıkar teklifleri yönünde ilerliyor." 

Kıbrıs'ta baskıya ve tehditlere maruz kalan gazetecilere, Basın Emekçileri Sendikası'nın (Basın-Sen) destek verdiğini aktaran Barut, sendikanın maddi olarak eksik kaldığı yerde imece usulüyle bir dayanışma ortaya konulduğunu ifade etti. 

“Cesaretle yazmak gerekir”

Barut’a göre gazetecilere yapılan baskının doktorlara, öğretmenlere, polislere ya da benzer mesleki gruplara yapılan baskılardan daha farklı değil ama umut da var: 

“Kısaca, dil, din, coğrafya, konu, cinsiyet vs. gibi tüm farklılarımız bir kenara bırakılarak haksızlığa uğrayana destek vermek ve ses yükseltmek en önemli silahımız olmalı. Tüm bunlara rağmen elbette dayanışmayı sağlayacağınız yollar var. Bizim için yol hep aynı: İktidar, muhalefet fark etmeden doğrunun, yani toplumun yanında durabilme cesaretini göstermek. Halkın bilinçlendirilmesinin de algı operasyonlarıyla yanlış bilgilendirilmesinin de en kestirme ve etkili yolu medya. Dolayısıyla halkın bilinçlendirilmesinden ziyade yanlış bilgilendirilmesinin ve algı oyunlarıyla yanlış ve kişilerin çıkarına göre yönlendirilmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Bunun için de en basitinden parası olan herkesin bir medya kurumu kurarak 'sözde gazetecilik faaliyeti' yapmasının önüne geçmek için yasal düzenlemeler getirmek. Medya; inşaat, turizm ve kumar sektöründen patronları olan bir alan olduğu müddetçe bunu yönetmek oldukça zor. Cesaretli siyasetçiler gerekiyor. Bizim kişisel olarak yapabileceğimiz şey, şu an yaptığımız şeye devam etmek. Yani, halk yararına gördüğümüzü, duyduğumuzu, bildiğimizi cesaretle yazmak.” 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.