Duruşma Haberleri

Tuğgeneral Subutay Adaş'ın şikayeti üzerine gazeteci Sibel Hürtaş hakkında ‘hakaret’ davası açıldı

Tuğgeneral Subutay Adaş'ın şikayeti üzerine gazeteci Sibel Hürtaş hakkında ‘hakaret’ davası açıldı
SİBEL YÜKLER*
Tuğgeneral Subutay Adaş'ın şikayeti üzerine gazeteci Sibel Hürtaş hakkında Artı Gerçek sitesinde Ağustos 2020 tarihinde yayınlanan yazısı gerekçe gösterilerek  “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. Hürtaş hakkındaki iddianame, söz konusu suçlamayla ilgili daha önce basın özgürlüğü çerçevesinde “kovuşturmaya yer olmadığına” dair verilen kararın kaldırılmasının ardından hazırlanmıştı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş, davaya konu “624 albay olayı” başlıklı yazısında, Emniyet tarafından yapılan araştırmaya göre “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü şüphelisi” olduğu iddia edilen bir askerle görüştüğü iddia edilen Subutay Adaş’ın Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla tuğgeneralliğe terfi ettirildiğini aktardı. Yazının yayınlanmasından sonra Adaş’ın avukatı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunuldu. Şikayet dilekçesinde, yazının içeriği gerekçe gösterilerek “basın yoluyla kamu görevlisine hakaret suçunun işlendiği” ileri sürüldü. Ancak hangi ifadelerin “hakaret” olduğu belirtilmedi. İşleme konulan şikayet dilekçesi sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma kapsamında 6 Ekim 2021 tarihinde "kovuşturmaya yer olmadığı kararı” (KYOK) verildi. Kararda, şikayete konu yazı içeriğinin “basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” ifade edildi.

‘Basın özgürlüğü’nden verilen karar kaldırıldı

Ancak Adaş’ın avukatı KYOK kararına itiraz etti. Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği 24 Mart 2022 tarihinde itirazı yerinde bularak KYOK kararının kaldırılmasına hükmetti. Hakimlik kararında, KYOK’un kaldırılma gerekçesi için, “müşteki hakkında isnat edilen suç yönünden bir ifade veya soruşturma bulunup bulunmadığının kolluk marifetiyle ve UYAP sistemi üzerinden araştırılması ile mevcut olmadığının tespiti halinde ise alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin tatbiki sonrasında basın özgürlüğü ile kişilerin lekelenmeme hakkı arasındaki dengenin somut olay yönünden değerlendirilmesi amacıyla şüpheli hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173/4. Maddesi gereğince iddianame düzenlenmesi gerektiği...” ifadeleri kullanıldı. KYOK kararının kaldırılmasının ardından Hürtaş hakkında Türk Ceza Kanunu (TCK) 125/2, 125/3.a, 125/4 uyarınca, “Kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” suçlamasıyla iddianame hazırlandı. Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamenin ardından Hürtaş hakkında açılan davanın ilk duruşması, 17 Ocak 2023 tarihinde görüldü.

Adaş’ın avukatı, Artı Gerçek için ‘PKK-FETÖ çizgisinde’ dedi

Hürtaş’ın katılmadığı duruşmada, müşteki Adaş’ın avukatı Serdar Öztürk, yazının yer aldığı Artı Gerçek internet sitesi ile ilgili, "Artı Gerçek haber sitesi, PKK ve FETÖ terör örgütleri çizgisinde yayın yapan Köln merkezli bir internet haber sitesi olması dolayısıyla ve müvekkilimin her iki örgütün hedefinde bulunması sebebiyle, sanığın olaydan bir ay önce ve sonrasına dair HTS kayıtları istenilirse sanığın savunmasında belirttiği albay olarak nitelendirilen kişinin kimliği tespit edilebilecektir” dedi. Adaş’ın “Suçtan zarar görme ihtimâline binaen katılan olarak kabulüne” kararının verildiği duruşmada, Hürtaş hakkında da zorla getirme kararı verildi. 25 Nisan tarihinde görülen ikinci duruşmada savunma yapan Hürtaş, şunları söyledi:

‘Bu skandalı ortaya çıkararak, gazetecilik görevimi yerine getirdim’

“2020 YAŞ toplantısı, 23 Temmuz’da gerçekleşti. Toplantı sadece 45 dakika sürdü. Toplantıda, 624 albayın kadrosuzluktan emekliye sevk edilmesi kararlaştırıldı. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki albayların büyük bir çoğunluğunun tasfiyesi anlamına geliyordu. Kamudaki tasfiyeler sürecinde bir gazeteci olarak yaptığım gibi, TSK’deki bu en büyük tasfiye sürecini de inceledim. Öncelikle bazı albaylar hakkında yargılama süreçleri olduğunu ve bu nedenle emekli edildiklerini tespit ettim. Söz konusu davalardan biri ise hayli dikkat çekiciydi. Basın Ahlak Esaslarına göre ismini açıklamamın yasak olduğu bu albay, uzun yıllar TSK’da görev yapmıştı. Hakkında bir FETÖ soruşturması açılmıştı. Buraya kadar her şey o dönemin koşullarına göre normaldi. Ama dosyayı biraz daha incelediğimde, Subutay Adaş’ın ismine rastladım. Bu albay hakkında 2019 yılında açılan FETÖ soruşturmasında, Emniyet sorgusunda, ‘Kullanmış olduğunuz XXXX telefondan aşağıda ismi belirtilen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü şüphelileri ile irtibatınız olduğu tespit edilmiştir. Bu şahıslarla irtibatınızı açıklayınız’ şeklinde bir soru yöneltiliyordu. Emniyet tarafından albaya sorulan isimler arasında dikkat çekici olanlardan birisi de ‘Subutay Adaş’dan başkası değildi. İşin en ilginç yanı ise generalliğe terfi senesinde soruşturma geçiren bu albay, albay Subutay Adaş ve bir kısmı halen görevde olan askeri personel ile görevi nedeniyle görüştüğü için yargılandığı dava da gerekçe gösterilerek 2020 yılı YAŞ kararıyla emekliye sevk edilerek TSK’dan tasfiye edilirken, aynı  YAŞ toplantısında, emniyetin kayıtlarında FETÖ şüphelisi olarak geçen albay Subutay Adaş Tuğgeneralliğe terfi ettirilmişti. Ortada çelişik bir durum vardı. Adaş’ın FETÖ’cü olup olmadığını bilemem, böyle bir isnadımız asla olamaz. Yazımda da böyle bir isnadım olmadı.” Hürtaş, “Bu çelişkiyi ise direkt YAŞ ve Emniyet’e sordum. Emniyet’e neden Adaş’ın ismini buraya koydunuz? Adaş FETÖ’cü mü? Adaş FETÖ’cü değilse Emniyet’in resmi belgesinde ismi neden FETÖ şüphelisi olarak geçiyor? Adaş, FETÖ’cü ise bu belgelere göre neden terfi ettiriliyor? Bu bir skandaldı. Bu skandalı ortaya çıkararak, gazetecilik görevimi yerine getirdim” dedi.

‘Avukatlar gerçeğin ortaya çıkarmak için neden suç duyurusunda bulunmadı?’

Subutay Adaş’ın avukatlarının kendisini arayarak durumdan haberleri olmadığını söylediklerini dile getiren Hürtaş, “Avukatlara söz konusu albay hakkındaki davanın derdest olduğunu ve isterlerse adliyeden bu bilgiyi alabileceklerini, Emniyet’e bunu resmen sorabileceklerini ve aslı olmadığını iddia ettikleri konuyla ilgili olarak işlem başlatabileceklerini ve gerçeğin ortaya çıkarılması için çabalamaları gerektiğini söyledim.  Uzun bir süre sonra ise karakoldan beni arayıp, ifadeye çağırdılar. Gördüm ki; avukatların gerçeğin ortaya çıkarılması için adliye ve emniyet çapında hiçbir çalışmaları olmamış. Bu da benim için bir soru. Neden, Subutay Adaş’ın Emniyet belgelerinde isminin ‘FETÖ şüphelisi’ olarak geçmesine ilişkin bir çalışma yapmadınız, suç duyurusunda bulunmadınız ve en önemlisi bu konuyla ilgili neden bir açıklama yapmadınız” diye sordu. Adaş’ın avukatı Serdar Öztürk ise Hürtaş’a, kendisini aradıklarında neden belgeyi vermediklerini sordu. Hürtaş, Basın Ahlak Yasasına göre haber kaynağının ismini veremeyeceğini, belgeyi de paylaşmasının etik olmayacağını, derdest durumdaki soruşturmaya kendilerinin de ulaşabileceğini söyledi. Hürtaş, bu belgeyi ancak mahkemenin huzurunda haber kaynağını koruyarak paylaşabileceğini söyledi.

Hürtaş’ın haber kaynağı, kişisel verileri korunarak mahkemeye sunulacak

Avukat Öztürk ise yazının yayınlandığı Artı Gerçek sitesi ile ilgili ikinci celsede de “PKK ve FETÖ bağlantılı yayın organı” ifadesini kullanınca Hürtaş itiraz ederek suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Hakim, yazının dayandırıldığı emniyet tutanağının kişisel verilerin gizliliğini ihlal etmemek kaydıyla haber kaynağının tespitine olanak verecek verilerin, üzeri okunmayacak şekilde karartılarak bir sonraki celseye kadar mahkemeye sunulmasına karar verdi. Duruşma, 22 Mayıs tarihine ertelendi.

İddianame ‘emredici hükme’ dayandırıldı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 15 Haziran 2022 tarihli iddianamede, dava konusu yazının tamamıyla, Hürtaş’ın soruşturma aşamasındaki ifadesine yer verildi. Hürtaş, ifadesinde özetle bir gazeteci olarak haber değeri bulunan YAŞ toplantısı kararlarını incelediğini, yazısında şikayetçi Adaş ile ilgili davadan bahsetmediğini ve tasfiye edilen bir albay hakkında yürütülen “FETÖ soruşturması” olduğunu belirtti. İddianamede, “Her ne kadar müştekiye yönelik şüpheli tarafından yukarıda içeriği detaylarıyla sunduğumuz 27.08.2020 tarihli artıgerçek isimli haber sitesinde yayınlanan haber içeriğinin basın ve haber alma özgürlüğü ve ifade hürriyeti kapsamında olduğu tarafımızca değerlendirilmekte ise de” denilerek, KYOK kararına itirazın kabulüyle iddianame düzenleme zorunluluğunun doğduğu ifade edildi. Bu değerlendirme, 5271 Sayılı Kanun’un 173/4. Maddesi kapsamında "Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir” şeklindeki “emredici hükmü” dayandırıldı. *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.