Haberler

Yasaklı gazeteci Kanbal 4 yıl sonra belediyeden içeri girdi: İşlerimi yapıyorum, belki yarın yine yasak gelir

Yasaklı gazeteci Kanbal 4 yıl sonra belediyeden içeri girdi: İşlerimi yapıyorum, belki yarın yine yasak gelir

Hakkındaki onlarca davaya rağmen yılmadan, umutla gazetecilik çabasını sürdüren Ahmet Kanbal, dört yıldır yasaklı olduğu Mardin Belediyesi’ne yeniden girebildi. Dört yıl önce belediyeye  “Bugün gazeteciyi almayan yarın başkanı da almaz tepki gösterin’ dediğini hatırlatan Kanbal, "sonra kayyum atandı, hiçbirimiz giremedik” diye konuştu.

 

BURCU ÖZKAYA GÜNAYDIN 

Gazeteci Ahmet Kanbal’ın gazetecilik yaparken yaşadıkları Türkiye’de ve yerelde gazetecilik yapmanın sorunlarını tüm çıplaklığı ile göz önüne seriyor. Ahmet’in hikayesi defalarca yazıldı, anlatıldı. Belki bazı yönleriyle tekrara düşülse de bu gazetecilikte ısrar hikayesi tekrar anlatılmayı hak ediyor. Fakat ben Ahmet’in hikayesini anlatırken, Türkiye’de gazetecilerin bir taraftan ne kadar yalnız bırakıldığını diğer yandan bir o kadar sahiplenildiğini, saygı duyulduğunu anlatmak istiyorum.

Ahmet Kanbal, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri.  Hatay, Mersin, Mardin olmak üzere birçok ilde gazetecilik yaptı. 2018 yılından itibaren Mardin’de gazetecilik yapan Kanbal hakkında bu zamana kadar yaptığı haberler nedeniyle 37 soruşturma ve 8 dava açıldı, defalarca evine baskın yapıldı ve gözaltına alındı. Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne girmesi yasaklandı, Nusaybin ilçesine alınmadı ama tüm bunlara rağmen gazeteciliğe devam etti. Ahmet Kanbal, 4 yıl aradan sonra bu sene yapılan 31 Mart seçimlerinde Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin kayyumdan DEM Parti’ye geçmesiyle belediye binasına şimdilik, bir sonraki yasağa dek girebildi. Kanbal’ın belediyeye alınmama süreci kayyum yönetiminde başlamadı. Belediye HDP yönetimindeyken, belediye binasının önüne iki polis görevlendirildi ve bu polisler Kanbal’ın içeri girmesini engelledi.

“Gazeteciyi almayan belediye başkanını da almaz”

 Ahmet Kanbal, işlerinin yapılması engellenirken belediye ve kurumlar tarafından yeterince destek görmediğini ifade etti: “Bir sabah belediye binasına girmem engellendi. Belediyenin kapısına iki polis konuldu, polisler ‘binaya girmen yasak’ diyerek beni içeri almadı. O dönem belediye yönetimi kayyuma geçmemişti henüz, yönetimde HDP vardı. Benim içeri alınmama yeterince tepki verilmedi. Hatta o dönem ben ‘Bugün gazeteciyi belediye binasından içeri almayan yarın belediye başkanını da almaz’ dedim. Sonra kayyum atandı belediye başkanı da içeri giremedi. Benim yasağım kayyum sürecinde de sürdü. Kayyumun yolsuzluğuna dair yaptığım belgeli haberlerle de gözaltı, tehdit, dava süreçleri yaşandı.” Belediyeye alınmamasının nedeni Ahmet Kanbal’a hiç söylenmedi. Avukatı daha sonra bu kararın Mardin Valiliği’nin ‘terör örgütü ile iltisaklı’ gerekçesiyle verildiğini öğrendi.

“Yarın tekrar girişim yasaklanabilir, trajikomik”

Ahmet Kanbal, dört yıl sonra belediyenin kapısından içeri seçim sonrası DEM partinin mazbata töreninde girdi. Kanbal, dört yıl içinde birkaç defa girmeyi denese de başarılı olamadı. Su faturasını dahi ödemek için belediyeden içeri alınmayan Kanbal, bu süreçte gazetecilere sağlanan ücretsiz ulaşım kartı iptal edilince, belge teslimi için polis eşliğinde belediye binasına girdi. Kanbal, dört yıl sonra binaya girmesini “kuru bina, benim için özel durumu yok. Belediyede halletmem gereken işleri hızlı hızlı yaptığımı görenler ‘ne acelen var’ diyor. Acelem yok ama yarın tekrar belediye girişim yasaklanabilir. Öyle de trajikomik bir olay yaşıyorum” diyor.

“Küçük yerde gazetecilik haber kaynağını korumaktan geçer”

Trajikomik bir olay üzerinden yerellerde gazeteciliğin zorluğu anlatıyoruz ama bu kadar güçlüğün yanında büyük bir saygı ve bu saygıyla gelen bir motivasyon da var. Ahmet Kanbal, Mardin’de gazetecilik yapmayı taşranın taşrası olarak görüyor. Böyle küçük yerlerde gazetecilik yapmak önce haber kaynağını korumaktan geçiyor. Kanbal, gözaltına alındığında defalarca haberi kimden aldığı soruldu, telefonu didik didik edildi ama bir veriye ulaşılamadı. “Çok farklı görüşten kişilerin saygı göstermesi yaptığım işin doğruluğunu da ortaya koydu. ‘Ahmet yazmışsa doğrudur’ diyorlar. Ben belgeli çalıştım hep. Zaten beni gözaltına alıyorlar, dava açılıyor ama ilerlemiyor çünkü elimde belge var. Esasında olaylar yargıya gitsin de istemiyorlardı. Çünkü yargıya gittiği zaman olay resmiyet intikal edecek, büyüyecek bu da işlerine gelmiyordu.”

“Yerelde tehdit, genelde yok sayılma yaşıyoruz”

Kanbal, ‘taşrada’ gazeteciliği üç boyutta değerlendiriyor. Birincisi İstanbul, Ankara gibi merkez medya olmadığı için yaptırım daha hızlı oluyor. İkinci boyut taşrada, yerelde halkın güveni kazanılmışsa eğer çok büyük saygı görülüyor, habercilik açısından çok önemli. Ahmet Kanbal, yerelde ne kadar varsan sayılıyorsan genelde de o kadar yok sayıldığını düşünüyor. Bu yok sayılmanın dayanışmaya da yansıdığını belirten Kanbal, asıl yok sayılmanın habercilikte ortaya çıktığına dikkat çekti. Her haber için bedel ödeyen Kanbal’ın haberleri birçok merkez ve anaakım medyada haberi kendileri yapmış gibi ele alındı. Kanbal bunu da merkezin taşraya bakışı yani yok sayma olarak yorumluyor: “Ben bun yok sayılma, haberlerimi isimsiz kullanıma karşı da teşhir ve mücadele ediyorum. Burada bir emek var. Şunu da söylemek istiyorum. Dün belediye önünde haber için fotoğraf çekilmem dahi olay oldu. Belediye güvenlik görevlileri belediye önünde fotoğraf çekilmemi engellemek istedi. Ben dün de gazetecilik yaparken sorun yaşadım bugün de yaşıyorum. Baskı, yok sayılma, gözaltı, tehdit, su faturamı yatıramayacak kadar özel hayatıma müdahale edildi. Tek bir doğru var ben de inatla gerçeğin peşinden gitmeye devam edeceğim.”

 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.