Haberler

AYM’nin YÖK kararı: Afiş asan öğrencilere disiplin cezaları tarihe karışacak mı?

AYM’nin YÖK kararı: Afiş asan öğrencilere disiplin cezaları tarihe karışacak mı?

YILDIZ TAR

Afiş asan, bildiri dağıtan, gösteri düzenleyen öğrencilere disiplin cezası yönetmeliklerden yasaya taşınmıştı. AYM, kanun maddelerini iptal etti. Dokuz ay sonra yürürlüğe girecek kararla ilgili top TBMM’de. Peki öğrenciler neler yaşadı, AYM kararı yeterli mi? Eğitim-Sen ve Sivil Alan Araştırmaları Derneği, MLSA’ya değerlendirdi.

Üniversite öğrencisisiniz ve kampüste düzenlediğiniz bir etkinlikle ilgili afiş astınız ya da bildiri dağıttınız. Kınama cezası kapıda. Veya hakkınızda bir dava açıldı. Mahkemelerde yargılanmak yetmez, daha mahkeme karar vermeden bir de okuldan disiplin cezası almanız olası. Anayasa Mahkemesi, 19 Nisan’da Resmî Gazete’de yayınlanan kararıyla tam da bu uygulamalara kapı aralayan kanun maddelerini iptal etti.

2 Şubat 2023’te değiştirilen Yükseköğretim Kanunu ile, okul yönetimlerine “izinsiz bildiri dağıtan, afiş veya pankart asan” öğrencilere kınama cezası verilmesi için daha önce yönetmeliklerle verilen yetki, bu sefer kanun eliyle sağlanmıştı. Aynı değişiklik, üniversitelerde toplantı düzenleyenlere uzaklaştırma cezası verilmesine; “suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak veya örgüte yardım etmek eylemlerini gerçekleştirdiği iddia edilen öğrencinin” mahkeme kararı olmaksızın disiplin cezası almasına olanak tanıyordu.

Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) meclis grubu, bu değişiklikleri AYM’ye taşıdı. Aralarında Özgür Özel’in de olduğu 135 milletvekilinin başvurusunu inceleyen AYM, afiş ve bildiri dağıtmanın cezalandırılmasının ifade özgürlüğüne; toplantı düzenleyen öğrencilerin cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ve kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmaksızın disiplin cezalarının ise masumiyet karinesine aykırı olduğuna hükmetti.

Artık top Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. İptal kararı dokuz ay sonra yürürlüğe girecek. Bu süreçte meclisin adım atması ve kanunun iptal edilen maddelerini gündeme alması bekleniyor. Uzmanlara göre, daha önce yönetmeliklerle, AYM’nin “yönetmelikle olmaz, yasa lazım” demesi üzerine bu sefer kanunla düzenlenen disiplin suçlarının nasıl verileceğine ilişkin kurallar ise ifade ve örgütlenme özgürlüğünü tehdit etmeye devam ediyor…

“Yasa, yönetmelikten daha baskıcıydı”

Eğitim-Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Evrim Gülez’e göre, bir yılı aşkın süredir yürürlükte olan kanun maddelerinin iptal edilmesi oldukça önemli bir adım, ama yeterli değil. İptal kararını MLSA’ya değerlendiren Gülez, AYM’nin disiplin hükümlerinin 12 Eylül darbesi sonrası hazırlanan yönetmeliklerle değil yasayla düzenlenmesi gerektiğine dair önceki kararını da hatırlatarak şöyle dedi:

“Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararı oldukça önemli. Bildiğiniz üzere öğrenci ve öğretim elemanları disiplin yönetmelikleri 12 Eylül’ün hemen ardından hazırlanmış ve uzun süre yürürlükte kalmıştı. Üstelik sendikamız bu yönetmeliklerde de yapılan baskıcı ve yasakçı düzenlemeleri yargıya taşımıştı. Ancak o dönemde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla da disiplin hükümlerinin yönetmelikle değil yasayla düzenlenmesi gerektiği hükme bağlanmış, bunun üzerine de siyasi iktidar bir yasa çıkarmıştı. Bugün iptal edilen hükümler bu yasaya ait. İşin asıl önemli kısmı burada başlıyor. Çünkü siyasi iktidar söz konusu yeni yasayı hazırlarken, 12 Eylül cuntacılarının baskıcı, yasakçı ve faşizan yönetim aklını dahi geride bırakan kurallar ve cezalar tarifledi. O günlerde sendikamız bu konuda tüm gücüyle demokratik tepkisini göstermiş, ana muhalefet partisine bu hükümlerin iptali için girişimlerde bulunma çağrısı yapmıştı. Bugün gelinen noktada söz konusu düzenlemenin kimi maddelerinin düşünce ve ifade özgürlüğüne, üniversitelerin varlık nedenlerine, demokratik toplumun gereklerine ve hukukun üstünlüğüne aykırı olduğu tescillendi.”

Burs kesintileri, soruşturma sürerken YÖK’e bağlı tüm kurumlara giriş yasakları…

Özellikle üniversitelerdeki ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin çalışmalarıyla öne çıkan Sivil Alan Araştırmaları Derneği ise kararı, “Biz demiştik, demeyi sevmiyoruz ama” diyerek “malumun ilanı” olarak değerlendirdi. Derneğin yasa yürürlükteyken yayınladığı “Kelepçelenmek İstenen Kampüsler” raporundaki alıntılar, AYM’nin iptal ettiği yasa maddelerinin öğrencileri nasıl etkilediğini gösteriyor:

“Yurtlarda, yemeklerde çok büyük sıkıntı vardı. Öğrenciler de nereden çıktıysa artık bir şekilde örgütlenmişler ve yürümüşler. Erkek yurtlarında, kadın yurtlarında toplanıp yürürken üzerimize bir çevik kuvvet saldılar. Bu insanlar bizi ittirdi, yerlere düşürdü, onun üzerine yurttan atılan bir sürü insan oldu. Yani bu sopa sallamaktır. Yurttan atılırsan okuluna devam edemezsin. Birçok insan ya bursu kesilirse diye korkuyor. Benim kredim vardı, burs değildi ama onu da kestiler.” (Neslihan, Doğu Anadolu Bölgesi, Devlet Üniversitesi, Lisans)

Kampüslerde ifade özgürlüğü engelleriyle ilgili çok sayıda olayı raporlayan derneğin sosyal medya hesabında başa tutturduğu gönderisi, Av. Baran Kaya’nın disiplin soruşturmalarına nasıl itiraz edileceğini anlattığı videosu. Disiplin soruşturmaları öğrencileri yıldırmış olmalı ki, Sivil Alan Araştırmaları Derneği, öğrencileri bilgilendirmek için çektiği videoyu en başa sabitlemiş.

Peki bu soruşturmalar nelere yol açıyor ve ne kadar yoğun? Av. Kaya, bu soruları MLSA için yanıtladı. Av. Kaya, özellikle Boğaziçi Üniversitesi’ne “kayyum rektör” atanması ve sonrasında öğrencilerin protesto gösterilerini hatırlatarak, “Boğaziçi sürecinde üniversite yönetimi disiplin soruşturması başlatıyor, soruşturma devam ederken YÖK’e bağlı tüm kurumlara giriş yasağı getiriyor bir de. Üniversitesine giremiyor, dersleri takip edemiyor, en basit bir öğrenci belgesi bile alamıyorsunuz. Tedbir diye geçen bu kararlarla çok karşılaştık” dedi.

 

“Cezalar, ‘caydırıcılık sopası’ işlevi görüyor”

2015 yılından beri üniversitelerde afiş asma, bildiri dağıtma, Anayasal hakkını kullanarak gösteri düzenlemenin engellendiğini hatırlatan Av. Kaya’ya göre, bu tarz uygulamalar “caydırıcılık sopası” işlevi de görüyor:

“Özellikle ODTÜ’de, Boğaziçi Üniversitesi’nde ve LGBTİ+ Onur Yürüyüşleri’nde öğrencilerin eğitim öğretim hakkını gasp eden idari uygulamalarla sık karşılaşıyoruz. Bu disiplin cezaları ve soruşturmaları on öğrenciye uyguladığınızda, diğer öğrenciler açısından da caydırıcılık sopası işlevi görüyor.”

Derneğin “Kelepçelenmek İstenen Kampüsler” raporunda da bu durum şöyle anlatılıyor:

“Özellikle barışçıl protesto haklarını kullanmak için örgütlenen öğrencilere yönelik yargı tacizi, disiplin soruşturmaları, uzun yıllar süren davalar, yurtdışı yasakları, uzaklaştırma cezaları gibi yaptırımlar öğrencilerin damgalanmasına ek olarak henüz örgütlenme süreçlerine katılmamış öğrencilerin haklarını kullanmasında da caydırıcı oluyor. Böylece hakkın kullanılmasına karşı yaptırımlar hak ihlali olarak karşımıza çıkarken somut bir yaptırım olmaksızın öğrencilerin örgütlenme hakkını ku lanmaktan geri durması sürekli ve belirsiz bir ihlal niteliğinde olduğundan hak ihlali olarak tespit edilmesi de zorlaşıyor.

 “Devlet üniversitelerinde yaygın olarak uygulanan “LGBTİ+ öğrencilere kulüpleşme yasağı”nın son yıllarda kampüslerde etkinlik yasaklarına kadar uzandığını tespit ettik. LGBTİ+ öğrencilerle yapılan görüşmelerde ortaya çıktığı üzere, üniversitelerin özgür olarak bir araya gelebilecekleri son güvenli alanlardan olduğunu göz önüne alırsak öncelikle LGBTİ+ topluluklarının kampüslerde bir araya gelebilmelerinin koşullarının yaratılması gerektiği ortadadır.”

“Sorun bitmiş değil, hâlâ iptal edilmesi gereken hükümler var”

Hem Av. Kaya hem de Eğitim-Sen MYK Üyesi Gülez, AYM kararının bu tabloyu değiştirmesi açısından sevindirici olsa da yetersiz olduğu fikrinde. Gülez’e göre iptal edilmesi gereken çok fazla hüküm daha var:

“Sorun bitmiş değil. Hâlâ iptal edilmesi gereken, üniversiter yaşamla bağdaşmayan, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yok sayan hükümler var. Bu durum da bize şu gerçeği söylüyor, üniversitelerin üniversite olabilmesi için köklü değişikliklere gidilmesi, hali hazırdaki yükseköğretim politikalarından bir kopuşun sağlanması bir gereklilik değil bir zorunluluktur. Sendikamız Eğitim Sen bu gerçeklik kapsamında disiplin mevzuatı yerine ortak yaşam ilkelerini savunmakta ve mücadelesini yürütmektedir.”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.