Deniz Tekin
Elazığ’daki kamu ihaleleri, usulsüzlükleri haberleştirdiği için tehdit ve saldırılara maruz kalan Sözcü Gazetesi Bölge Temsilcisi Evren Demirdaş, kendisine saldıran faillerin bulunması konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Kendisini susturmak için sistematik baskı uygulandığını ifade eden Demirdaş, “Güvenliğim konusunda ciddi kaygılarım var. Bu saldırıların hedefi yalnızca ben değil, bağımsız gazeteciliktir” dedi.
Elazığ’da 10 yıldır gazetecilik yapan Sözcü Gazetesi Bölge Temsilcisi Evren Demirdaş, kentteki kamu ihaleleri, usulsüzlükler ve yolsuzlukları haberleştiriyor. Demirdaş, gündeme taşıdığı kamu ihaleleri ve usulsüzlük haberleri nedeniyle hedef gösterilip tehdit ediliyor ve Kamu Katılımına Karşı Stratejik Davalar (SLAPP davaları) ile susturulmaya çalışılıyor.
Demirdaş, Elazığ Valiliği’ne bağlı İl Özel İdaresi’nin pazarlık usulüyle yaptığı yol ihalesini, siyasi iktidara yakın iş insanlarının aldığı milyonluk ihaleleri, Elazığ Valisi’nin eşine üniversitede açılan kadro ilanını ve Elazığ Belediyesinin yaptığı kamu ihalelerini gündeme getirmişti. Demirdaş’ın gündeme taşıdığı son haberlerden biri de AKP Elazığ İl Başkanı Şerafettin Yıldırım’ın oğlu Mustafa Seccad Yıldırım’a ait uyuşturucu kullanım görüntüleriydi.
Demirdaş, 1 Ekim’de Elazığ Belediyesi Meclis Toplantısı’nın haber takibini yaptıktan sonra henüz kimliği belirlenemeyen 3 kişinin saldırısına uğradı. Saldırıda burnu kırıldı, elmacık kemiğinde ve çenesinde de zedelenmeler oluştu. Olaydan sonra hastaneden darp raporu alan Demirdaş, saldırganlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Saldırının yaşandığı Elazığ Belediyesi’nin Başkanı Şahin Şerifoğulları’nın ismi, 2022 yılında gazeteci Ardıl Batmaz’ın darp edildiği olayda geçmişti. Elazığ Valisi, olayı kınayarak saldırganlar hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. Ancak şu ana kadar saldırganlar yakalanmadı. Basın ve meslek örgütleri ise Demirdaş’a yönelik bu saldırıyı kınayarak gazetecilerin can güvenliğinin sağlanması çağrısında bulundu.
Demirdaş, son dönemde maruz kaldığı tehdit, baskı ve saldırıları, bunun nedenlerini ve yaşadığı zorlukları anlattı.
‘Soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi konusunda şüphelerim var’
Demirdaş, kendisine saldıran kişiler hakkında soruşturma başlatıldığını ancak saldırganların yakalanıp yakalanmadığı konusunda yetkililerin herhangi bir açıklama yapmadığını söyledi. Demirdaş, “Soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi konusunda şüphelerim var ama süreci takip etmeye devam edeceğim” dedi.
‘Beni susturmak için sistematik bir baskı uyguluyorlar’
Yazdığı haberler nedeniyle daha önce defalarca hedef gösterildiğini ve tehdit edildiğini hatırlatan Demirdaş, “Özellikle sosyal medya üzerinden açıkça tehditlere maruz kaldım. Daha önce doğrudan silahla tehdit edildiğim bir olay da yaşadım. Bana yönelik son saldırının ise tesadüf olmadığını düşünüyorum. AKP eski İl Başkanı’nın oğluna ilişkin uyuşturucu haberim, Elazığ Belediyesi ile ilgili yaptığım ihale dosyaları ve iktidara yakın müteahhitlerin aldığı şaibeli ihaleler hakkındaki haberlerim belli çevrelerde ciddi rahatsızlık yarattı. Bu haberlerden rahatsız olan bir grup var ve beni susturmak için sistematik bir baskı uyguluyorlar. Çünkü bu tür haberler, birilerinin yıllardır kurduğu çıkar düzenini açığa çıkarıyor ve hesap sorulmasını sağlıyor. Oysa ben biliyorum ki bu saldırıların hedefi yalnızca şahsım değil; bağımsız gazeteciliğin kendisidir. Asıl amaç, halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemek ve özgür basını susturmak. Ancak ben, tüm bu tehditlere rağmen görevimi yapmaya ve gerçekleri yazmaya devam edeceğim” diye kaydetti.
‘Haberlerim kamuoyunun takdirini, siyasi ve bürokratik çevrelerin ise tepkisini aldı’
Gazetecilik mesleğini yaptığı 10 yıllık süre zarfında kamu yararını gözeten birçok haber yaptığını dile getiren Demirdaş, “Özellikle de yerel yönetimler, kamu ihaleleri, yolsuzluk iddiaları ve usulsüz uygulamalarla ilgili sayısız dosya yayımladım. Ancak ne yazık ki bu çabalarım yalnızca kamuoyunun takdirini değil, aynı zamanda siyasi ve bürokratik çevrelerin tepkisini de beraberinde getirdi. Bugüne kadar hakkımda 10’dan fazla soruşturma ve dava açıldı. Açılan davaların tamamı yazdığım haberlerle ilgiliydi. Haberlerim nedeniyle hakkımda ‘iftira’, ‘kişilik haklarına saldırı’, ‘kamu görevlisini hedef gösterme’ ve ‘yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ gibi iddialarla soruşturma ve davalar açıldı. Bu dava ve soruşturmaların çoğunda hakkımda beraat ya da takipsizlik kararı verildi. Ancak hâlâ devam eden bazı dosyalar var. Bu süreçler sadece hukuki değil, aynı zamanda psikolojik bir baskı aracına dönüşüyor. Açık konuşmak gerekirse, bu davaların çoğu gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan gazetecileri susturma, yıldırma ve oto sansüre zorlamaya yönelik girişimlerdir. Amaç, gazetecinin kendini sansürlemesi, kamu adına rahatsız edici sorular sormaktan vazgeçmesidir. Ancak ben bu baskılara rağmen geri adım atmadım, atmayı da düşünmüyorum” diye belirtti.
‘Gazetecilik alkışlamak için değil, hesap sormak için vardır’
Kamu kaynaklarının nasıl harcandığını, yetki sahiplerinin görevlerini kötüye kullanıp kullanmadığını sorgulamak, halk adına şeffaflık talep etmek gazeteciliğin asli görevleri arasında olduğunu vurgulayan Demirdaş, “Ancak bu görev çoğu zaman gücü elinde tutanları rahatsız eder. İktidar pozisyonundaki siyasetçiler, bürokratlar ya da belli çıkar çevreleri sorgulanmaktan, denetlenmekten hoşlanmaz. Onlar, eleştirilmeyi değil, alkışlanmayı bekler. Kendi medyalarını yaratıp övgülerle donatılmış haberlerle gündem belirlemeyi tercih ederler. Bağımsız bir gazeteci ise bu düzenin dışında kaldığında çoğu zaman hedef hâline gelir. Çünkü biz gazeteciler gerçekleri yazdığımızda, kurulan o çarpık düzenin, karanlık ilişkilerin, usulsüz ihale zincirlerinin üzerindeki perdeyi aralamış oluruz. Bu da bazı çevrelerin konforunu bozar, çıkarlarını tehdit eder. Dolayısıyla gazeteciye yönelen saldırıların temelinde çoğunlukla yazılan haber değil, o haberin bozduğu menfaat ilişkileri yatar. Bugün gazetecilere yönelik artan fiziksel saldırılar, davalar ve baskılar sadece bir kişiye ya da kuruma karşı değil; halkın doğru habere ulaşma hakkına karşı yürütülen sistematik bir saldırıdır. Çünkü gazetecilik alkışlamak için değil, hesap sormak için vardır.”
‘Güvenliğim konusunda ciddi kaygılarım var’
Maruz kaldığı baskı ve tehditlerin kendisini zaman zaman yıprattığını ifade eden Demirdaş, “Her dışarı çıktığımda, sokakta yürürken ya da bir habere giderken başıma bir şey gelme ihtimaliyle yaşamak kolay değil. Güvenliğim konusunda ciddi kaygılarım var. Evime kadar gelen tehditler oldu. Ancak tüm bu korku iklimine rağmen geri adım atmak gibi bir düşüncem hiçbir zaman olmadı. Aksine, üzerimde kurulan baskı ne kadar artarsa mesleğime olan bağlılığım da o kadar güçleniyor. Çünkü bu baskılar aslında ne kadar doğru bir iş yaptığımı gösteriyor. Eğer rahatsız ediyorsam, sorguluyor ve ifşa ediyorsam, gazeteciliğin özünü yerine getiriyorum demektir. Elbette bu süreçlerin fiziki ve psikolojik etkileri oluyor. Haber kaynaklarım daha temkinli davranıyor, bazıları korktuğu için bilgi paylaşmaktan vazgeçiyor. Bilgi akışında ciddi daralmalar yaşanıyor. Ama buna rağmen toplumun haber alma hakkını savunmaya, kamu yararını gözeten habercilik yapmaya devam ediyorum. Çünkü biliyorum ki susarsam, yalnız ben değil, gerçeği öğrenmek isteyen herkes kaybeder.”
‘Dayanışmayı büyütmek, ifade özgürlüğünü sahiplenmek zorundayız’
Demirdaş son olarak da şunları söyledi: “Eğer bir gazeteci yalnızca gerçeği yazdığı için darp ediliyor, yargılanıyor, tehdit ediliyorsa ortada sadece bireysel bir saldırı değil, çok daha derin ve tehlikeli bir toplumsal sorun var demektir. Bu bir alarmdır. Çünkü ifade özgürlüğüne yönelik her saldırı sadece hedef alınan gazeteciyi değil, aynı zamanda toplumun tamamını susturmaya yöneliktir. Bugün bana yapılan; yani bir gazeteciye yönelik tehdit, saldırı ve yargı baskısı, yarın başka bir gazeteciye, hatta ertesi gün herhangi bir yurttaşa da yöneltilebilir. Bu nedenle sadece gazetecilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin bu gidişata karşı birlikte durması gerekiyor. Dayanışmayı büyütmek, ifade özgürlüğünü hep birlikte sahiplenmek zorundayız. Sessiz kalırsak, gerçeğin yerini propaganda, kamu yararının yerini kişisel çıkarlar alır. Bu nedenle ben, hangi bedelleri ödemem gerekirse gereksin, herkes için adalet, herkes için özgürlük talep etmekten ve gerçekleri yazmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü bu meslek sadece bir iş değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluktur. Gazeteci susarsa, halk da gerçeğe ulaşamaz.”