Duruşma Haberleri

DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu tahliye edilmedi

DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu tahliye edilmedi

DENİZ TEKİN

Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle 264 gündür tutuklu olan DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, “Bir gazetecinin haberlerinden dolayı yargılanması gazetecilere yönelik tehdittir” dedi. Mahkeme, iki celse arasında dinlenen gizli tanığın tekrar dinleneceğini gerekçe göstererek, Müftüoğlu’nun tutukluluk halinin devamına karar verdi. 

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun, “örgüt kurmak yönetmek”, “örgüt üyesi olmak” iddialarıyla 37,5 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma yaklaşık 3 saatlik gecikmeyle başladı.  

Müftüoğlu, tutuklu olduğu Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Müftüoğlu’nun avukatları Resul Temur ve MLSA Eş Direktörü Veysel Ok ise duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmayı DFG Eş Başkanı Serdar Altan, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) Başkanı Roza Metina ve yöneticileri, TGS Genel Sekreteri Banu Tuna, TGS Adana Şube yöneticisi Sertaç Kayar, DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti yöneticisi, DEM Parti Milletvekili Sinan Çiftyürek ve MLSA Dava Takip Birimi gözlemcisinin yanı sıra çok sayıda gazeteci izledi. Ayrıca çok sayıda çevik kuvvet polisi, izleyiciler için ayrılan kısmen ön sırasında oturarak duruşmayı izledi.  

Müftüoğlu: Gerçekleri yazdığımız için yargılanıyoruz

Duruşma ilk sözü alan Müftüoğlu dayanışma için duruşmaya gelenleri teşekkür ederek savunmasına başladı. Savunma yaptığı bir önceki duruşmada mahkeme heyeti geçici olduğu için mahkemenin asıl heyetine karşı bir daha savunma yapacağını söyledi. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününde tutuklandığını ve 9 aydır bunun devam ettiğini belirten Müftüoğlu, sözlerine şöyle devam etti: 

“Bu davada gazetecilik faaliyetim yargılanıyor. Bu tablo basın özgürlüğüne engelleyen bir durum haline geldi. Bu durum sonucunda hem gazeteciler hem de halk mağdur oluyor. Gerçekleri yazdığımız için yargılanıyoruz. Özellikle Kürt gazeteciler üzerinde büyük bir baskı var. Ben de bunlardan biriyim. Yaptığı her hareket iddianame suç olarak gösterilmiş. Tanık ifadeleri asılsız. Tanığın yurtdışında olduğumu söylediği tarihte ben tedavi görüyordum. Üç yıl boyunca bu tedavim sürdü. Bir gazeteci olay nerdeyse, haber nerdeyse oraya gitmekle mükelleftir. 2017'de Irak'a, oradaki referandum takip etmek ve haber yapmak için gittim. Orada gazetecilik yaptım, haber yaptım. 2017 yılında referandum takibi için gittiğim tarih, sanki tanığın 2014 yılındaki tarihle uyum sağlansın diye dosyaya konulmuş.” 

‘9 aydır tutukluyum ve gazetecilik faaliyetim yargılanıyor’

Müftüoğlu, tanık ifadelerini gerek olmadığını, internette kendi ismiyle arama yapıldığında MA’da çalıştığını, kendi imzasıyla yayınlanan haberlerin görüleceğini söyledi. Gazetecilerin özgürce ve sansür olmadan haber yapması için kurdukları DFG’nin yasal faaliyetler olduğunu ve bunların kamuoyuna açık olduğunu vurguladı. Haber kaynakları ve meslektaşlarıyla yaptığı görüşmelerin, baz istasyonu verilerinin iddianame suç delili gösterildiğini hatırlatan Müftüoğlu, gazeteci meslektaşlarıyla görüşmenin, onlarla para alışverişinde bulunmanın doğal bir şey olduğunu kaydetti.  Müftüoğlu, “Gazetecilik kimliğim, gazetecilik faaliyetim üzerinden bir algı yaratılmak isteniyor. Dokuz aydır tutukluyum ve gazetecilik faaliyetim yargılanıyor. Tahliye mi talep ediyorum” dedi. 

Tanık 2014’ten sonrasını bilmiyormuş 

Ardından SEGBİS üzerinden duruşmaya bağlanan tanık Kerem Gökalp, Müftüoğlu'nun 2014 yılında Irak’ta yapılan eğitime katıldığını, ancak sonrasında ne yaptığını, tam olarak hangi amaçla bu eğitime katıldığını bilmediğini savundu. Avukat Resul Temur’un, Müftüoğlu’nun hangi tarihte eğitim aldığı sorusuna tanık, tam tarihini hatırlamadığını ancak, 2014 yılının Ağustos veya Temmuz ayları olabileceği cevabını verdi. Tanık ifadesine karşı söz alan Müftüoğlu, tanık ifadesinin asılsız olduğunu, daha önce yaptığı savunmasında dile getirdiğini ifade etti. 

‘Bir gazetecinin haberinden dolayı yargılanması gazetecilere tehdittir’

Esasa ilişin görüşünü mahkemeye sunan savcı, Müftüoğlu’nun tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.  Mütalaaya karşı savunma yapan Müftüoğlu,  gazeteci olduğunu herhangi bir örgütsel bir faaliyetinin olmadığını belirterek, “15 yıldır gerçekleri aktarmak için çalıştım. Gazeteciliğin özgür bir ortamda çalışması için mücadele ettim. Bir gazetecinin haberlerinden dolayı yargılanması gazetecilere yönelik tehdittir. Gazetecilik suç değildir. Tahliyemi istiyorum” dedi. 

Temur: Bu dava mükerrer bir davadır

Ardından söz alan avukat Resul Temur, itirafçı tanık olan Kerem Gökalp’in Müftüoğlu hakkında bir ifadesinin olmadığını, ancak yıllar sonra Ankara’ya götürülerek ifadelerinin kategorize edildiğini belirtti. Temur “Kerem Gökalp neden Ankara'ya götürüldü? Neden Diyarbakır’da yaşayan Müftüoğlu’nun fotoğrafları ona gösterildi? Tanığın söylediği tarihte Müftüoğlu’nun yurt dışında olmadığını ispatlayan birçok belge sunabilirim. Tanık beyanıyla müvekkilin yurt dışına çıktığı tarih örtüşmüyor. Biz özellikle tanığa net tarihi sorduk. Tanık Temmuz-Ağustos ayları olduğunu söyledi. Oysa müvekkilimin bu tarihlerde, imzasıyla çıkan haberleri var” dedi.

Müftüoğlu’nun aynı suçlama nedeniyle daha önce aynı mahkemede yargılandığını anımsatan Temur, bu davanın mükerrer olduğunu söyledi. Celse arasında ifadesi alınan “K8Ç4B3L1T5” mahlaslı gizli tanığın naip hakim huzurunda dinlenmediğini belirten Temur, tanığa doğrudan soru sormalarının engellenmesi doğrudanlık ilkesine aykırı olduğunu kaydetti. 

Gazeteciyi tutuklayarak haber yapmasının engellenmesinin bir sansür türü olduğunu aktaran Temur, son bir yılda 30 gazetecinin aynı çatı iddialarla tutuklandığını, tutuklu olarak sadece Dicle’nin kaldığını hatırlattı. Temur, Müftüoğlu’nun tedavi gördüğüne dair belgeleri, DFG’nin kamuoyuna yaptığı gazetecilik eğitim duyurularına ilişkin haberleri mahkeme heyetine sundu.

‘Savcı delillerle konuşur, kanaatle değil’

Ardından savunma yapan MLSA Eş Direktörü Veysel Ok ise bu davanın başından birçok hukuksuzluk yaşandığına işaret ederek, savunmasına şöyle devam etti:

“Savcının hiçbir araştırma yapmadan hazırladığı iddianameyi mahkeme kabul etti. 43 sayfalık iddianame intikam amacıyla hazırlanmıştır. Sadece iki sayfasında Dicle ile ilgili iddialar yer alıyor. Ancak Dicle’nin savunması ve avukatlarının sunduğu deliller yok. Savcı hiç emek sarf etmeden iddianameyi hazırlamış. Tanık, 2014 yılı sonrasındaki faaliyetlerini bilmediğini söyledi. Tanık ifadesinde yalan beyanda bulundu. İfadeleri çelişkilerle doludur.” 

Ortak baz istasyonu bilgilerinin örgütsel delil olmayacağına dair Yargıtay kararına atıfta bulunan Ok, “Savcı hayal ettiği olaylarla ilgili kanaat bildirmiş. Savcı hukukçudur, delillerle konuşur, kanaatle değil. Savcı niyet okuyarak, Dicle'nin örgütsel faaliyette bulunduğuna dair bir kanaat bildirmiş. Bunun hukukla ilgisi yok. MASAK raporu Dicle’nin yüzakıdır. Her şey ortada. Dicle gazetecidir, 9 aydır tutuklu.  bu zulmün son bulmasını, tahliyesini talep ediyorum ” dedi. 

Celse arasında dinlenen gizli tanık tekrar dinleyecek

Savunmaların ardından duruşmaya ara vermeden kararı açıklayan Mahkeme Başkanı,  celse arasında talimatla ifadesi alınan “K8Ç4B3L1T5” mahlaslı gizli tanığın mahkemede dinlenmesine karar verdiklerini söyleyerek, Müftüoğlu’nun tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme, bir sonraki duruşmayı 29 Şubat tarihine erteledi. 

Basın ve meslek örgütleri: Bir sonraki duruşmada daha kalabalık olmayız

Davayı izleyen gazeteci ve meslek örgütlerinin yöneticileri duruşma sonrasında Diyarbakır Adliyesi önünde açıklama yaptı. Açıklama ilk konuşan DFG Eşbaşkanı Serdar Altan “Gazetecilerin yeri hapishane değildir, haber sahasıdır. Bilgisayar başıdır, adliyede haber takibidir ama maalesef Dicle, Sincan Kadın Cezaevi’nde tutukludur. Gazetecilik suç değildir, özgür basın susturulmaz” diye belirtti.  

MLSA Eş Direktörü Veysel Ok ise “Dicle bugün belgelerle, verilerle tüm iddiaları boşa düşürdü. Dicle’nin davası gazetecilerin davasıdır. Orada yargılanan gazeteciliktir. Türkiye'nin AYM'den uzaklaştığını bir kez daha gördük. Diğer duruşmada daha kalabalık olmayız ki Dicle’yi oradan alalım” dedi. 

TGS Genel Sekreteri Banu Tuna da, öfkeli ve üzgün olduklarını ifade ederek, “29 Şubat'ta dayanışma içinde olmalıyız” ifadelerini kullandı. 

DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, "Bu ülkede anayasanın uygulanmadığı, hukukun, adaletin olmadığı bir mahkeme salonunda keyfi karar alındı. Bu kararı tanımıyoruz. Dicle’nin gazeteciliğine kefiliz. Burada gazetecilik mesleği yargılanıyor. Dicle çıkacak gerçekleri yazmaya, halka duyurmaya devam edecek” şeklinde konuştu. 

MKG yöneticisi Aysel Işık ise, "Bu davada bir hukuk garabeti yaşandı. Dicle de özgür bir basın faaliyeti yürütmenin bedelini ödüyor. 29 Şubat'ta Dicle’yi alacağız, bu kararı tanımıyoruz. Özgür basın susturulamaz”  dedi.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.