Haberler

Futbol medyasında sansür: ‘Bir skandal yaşandı ama bunu açıklayamam’

Futbol medyasında sansür: ‘Bir skandal yaşandı ama bunu açıklayamam’
ALİ SAFA KORKUT
Uğur Mumcu, 3 Mayıs 1992’de Milliyet gazetesinde yazdığı bir yazısında gazeteciyi, “Haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan” olarak tanımlıyor. Keza Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Hak ve Sorumluluk Bildirgesi de gazeteci için “Bilgiyi yok edemez, görmezlikten gelemez” ifadelerini kullanıyor. Ancak özellikle futbol haberciliği yapan bazı spor gazetecileri, futbol dünyasında kaos ortamının oluştuğu zamanlar ile transfer dönemlerinde, haber değeri taşıyan ve herkesin yeni bir gelişme beklediği konularda bir bilgiye ulaştıklarında bunu olduğu gibi paylaşmaktansa ilgili olayın kendisini ve/veya özneleri mümkün olduğunca sansürleyerek paylaşıyor. Bununla da sınırlı kalmayıp bir kulüpte yaşanmış ve daha önce duyulmamış bir skandalı ortaya çıkardıkları, yayımlandığı zaman ses getirecek kendi özel haberlerini dahi sansürleyerek paylaşıyorlar. Kimi gazeteciler, bir kulüpte karışıklık varken “Büyük bir skandal yaşandı ama bunu açıklamak benim işim değil”, kimi bir futbolcu hedef halindeyken “Arkandan atıp tutsunlar, biz gerçeği biliyoruz”, kimi de transfer döneminde “Öyle bir isimle görüşülüyor ki yer yerinden oynar ama kulübün menfaati için ismini açıklayamam” diyerek yapıyor bunu. Spor medyasındaki sansürü ve bunun nedenlerini konuştuk.

Bildirici: Gazetecinin işi skandalları ortaya çıkarmaktır

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, “Biz gazeteciler, araştırır, izler, öğrenir; tüm öğrendiklerimizi insanlara aktarır, toplumu bilgilendiririz” diyerek gazetecilerin haberleri mümkün olduğunca gizleyerek paylaşmaları hakkında “Genellikle bir içeriği duyurmak için yapılan ve gazetecilikle bağdaşmayan bir yöntem” dedi. Özellikle futbol medyasındaki muhabir ve gazetecilerin, takip ettikleri kulüplerin taraftarı gibi hareket etmekle kalmayıp kulüp çalışanı gibi davrandıklarını ve yöneticilerle içli dışlı olduklarını söyleyen Bildirici, bunun da gazetecilerin kulüp aleyhindeki durumları haberleştirmemelerini beraberinde getirdiğini söyledi. Bildirici, devamında futbol medyası hakkında kullandığı şu ifadelerle özellikle buradaki sansür/otosansürün, sanılandan çok daha yoğun ve örneklerinin de bu haberde yer alanlardan fazla olduğuna işaret etti:

‘Yasa dışı işleri yazabilen gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmez’

“Gazetecilerin, kulüp yöneticileriyle parasal ilişkileri dahi söz konusu olabiliyor. Kulüplerdeki yasa ve etik dışı işleri yazabilen, konuşabilen gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Oralarda perde arkasında olup bitenler, futbol menajerlerinden başkanların futbolu ihale işleri için kullanmasına kadar birçok karanlık iş, nadiren haber ve yazı konusu olabiliyor. Bunda sadece gazetecileri suçlamak haksızlık olur, bu yolu asıl açanlar medya kuruluşlarının sahipleri ve yöneticileri.” Bir gazetecinin, öğrendiklerini toplumun bilgisine sunmak zorunda olduğunu çünkü gazeteciliğin bir bilgilendirme faaliyeti olduğunu söyleyen Bildirici, “’Gerçekleri biliyoruz’ ve ‘Açığa çıkarsa ortalık karışır’ paylaşımlarıyla gazetecilik ilkeleri çiğnenmekle kalmıyor, gazetecilik farklı amaçlara alet edilmiş oluyor. Gazetecinin işi federasyonda, kulüplerde skandallar varsa onları açığa çıkarmaktır. Bir gazeteci yazamadığını söylemez, söylediğini de yazar” diye konuştu.

Onur Özgen: Halkın haber alma hakkı artık gündemde değil

19 dilde 36 edisyonla futbol haberciliği yapan Birleşik Krallık merkezli GOAL’in Türkçe edisyonunun genel yayın yönetmeni Onur Özgen, sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla birlikte gazetecilerin artık okuyucu/izleyici/dinleyicilerle direkt olarak muhatap olabildiklerini ve bu tür bir yayıncılık anlayışı benimsemelerinin sebeplerinden birinin de sosyal medyada popülarite kazanmak olduğunu söyledi. Gazetecilerin, sahip oldukları bilgileri açık bir şekilde paylaşmamalarının geleneksel medyadan kalma bir taktik olduklarını belirten Özgen, “Tüm bunların gazetecilikle bir ilgisi yok. Dolayısıyla basın meslek ilkeleri ya da halkın haber alma hakkı gibi şeyler de artık gündemde bulunmuyor. İlgi çekmeye, beğenilmeye, izlenmeye, takip edilmeye her zamankinden çok ihtiyaç duyuluyor ve bu ihtiyaç da habercilik alışkanlıklarını tümden değiştirdi” dedi. Özgen de Bildirici gibi, kulüp muhabirlerinin; takip ettikleri kulüplerle özdeşleştiğini, haberlerine kaynaklık eden kulüp yöneticileriyle aralarını iyi tutmak istediklerini ve bunun için de kulüp aleyhindeki bazı haberlerin üstünü örtebildiklerini söyledi. Ancak burada suçlanması gereken tarafın yalnızca muhabirler olmaması gerektiğini söyleyen Özgen, “Bu durumun oluşmasındaki en önemli sebebin Türkiye’de medyanın ortadan kaldırılması olduğunu düşünüyorum. Gazeteciler, çalıştıkları medya kuruluşlarına güvenemedikleri gibi iyi bir kazanç da elde edemiyor. Dolayısıyla kendilerini sağlama almanın yan yollarını aramaya başlıyorlar. Spor gazetecileri için bunun en iyi yolu ise kendilerini bir kulübe adeta o kulübün sözcüsüymüş gibi bağlamak, taraftarların sevgisini ve güvenini kazanmak, bu sayede de kendi mesleğinden elde edemediği kazanca ve göremediği itibara sahip olmak. Elbette bu sürecin de doğal olarak gazetecilikle bir ilgisi yok” diye konuştu.

Ağır: Sansür uygulayan kişi, gazeteci değildir

Spor muhabiri Volkan Ağır da Özgen gibi, gazetecilerin sosyal medyada popüler olmak için bunu yaptıklarını söyledi. Ağır, “Bir kulüple ilgili mali ya da yönetimsel bir skandalı bilip de söylemeyen kişiler bence çok net bir şekilde gazeteci değillerdir. O yüzden yaptıklarına da sansürdür ya da değildir diyemem. Bu, bilerek ve isteyerek bir tarafın yararını savunmaktır.” diyerek bir gazetecinin sansür uygulayamayacağını ve dolayısıyla bunu yapan kişilerin gazeteci olmadığını savundu. Gazetecinin görevinin, kulüplerin içinde veya etrafındaki gelişmeleri paylaşmak olduğunu söyleyen Ağır, “Bir kulüpte herhangi bir skandalı bildiğini ama kimseye söylemeyeceğini söyleyen kişi manipülasyon yapar” dedi. Ana akım spor medyasının hiçbir eleştirel konunun üzerine gitmediğini söyleyen Ağır, “Hep ‘mış gibi’ yapıp aslında üzerinde durmadılar. Bu, onların bağışıklık sisteminin çalışma biçimi. O sistem, eleştirel haberleri üretemiyor” ifadelerini kullandı.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.