Duruşma Haberleri

Cumartesi Anneleri/İnsanları'na açılan ‘ihtara rağmen dağılmama’ davası başladı

Cumartesi Anneleri/İnsanları'na açılan ‘ihtara rağmen dağılmama’ davası başladı
EYLEM SONBAHAR*
Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü'nde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda basın açıklaması yapmaları engellenen ve dağılmalarına müsaade edilmeden gözaltına alınan Cumartesi Anneleri/İnsanları’na “kanun dışı gösteriye katılarak ihtara rağmen dağılmamak” suçlamasıyla açılan davanın görülmesine başlandı. Mahkeme, olay günü görüntülerinin ses çözümünün yapılmasını ve görüntülerin duruşma salonunda izlenebilmesi için Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı İdari İşler Müdürlüğüne müzekkere yazılarak hazırlık yapılmasının istenmesine karar verdi. Aralarında Cumartesi Anneleri/İnsanları ve hak savunucularının olduğu 14 kişinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından 14 Aralık 2022 tarihinde hazırlanan iddianamede kayıp yakınları ve hak savunucularına yöneltilen suçlamaya Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü vesilesiyle Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda 30 Ağustos 2022 tarihinde yapılmak istenen basın açıklaması delil olarak gösteriliyor. Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul milletvekili adayı Meryem Göktepe, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi ve Uluslararası Af Örgütü gözlemcileri, ABD İstanbul Başkonsolosluğu ile çok sayıda kişinin takip ettiği duruşmada ilk başta gazetecilerin salona girmesine müsaade edilmedi. Adliye dışında ve adliye koridorunda da çok sayıda polisin beklemesine ve duruşma salonuna basının alınmayıp polislerin alınmasına avukatlar tepki gösterdi. Avukatların itirazı üzerine basının duruşma salonuna alınması için hakimin ara karar kurmasının ardından avukat Eren Keskin, salonda sivil polislerin bulunduğuna dikkat çekti ve “Bu, bizim ifade özgürlüğümüze engeldir, çıkarılmalarını istiyoruz” dedi. Böyle bir güvenlik tedbirine gerek olmadığına kanaat getiren hakim, polislerin salondan çıkarılması için ara karar kurdu. Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, hakime “Bana neden çocuğunuz var mı diye sormadınız?” diye sordu ve “Gözaltında kaybedilen bir oğlum var” diye ekledi. Hakim de Yıldız'a “Allah rahmet eylesin” diye cevap verdi. Kimlik tespitlerinin tamamlanmasının ardından savunmalara geçilirken hakim, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gülseren Yoleri'ye “Kamera görüntülerini duruşmadan önce izledim. Polislerle muhattap olan siz olduğunuz için ilk sizinle başlamak istiyorum” dedi. Savunmasına başlayan Gülseri Yoleri, Cumartesi Anneleri'nin tarihsel gelişimini ve sürecini aktardı. Yoleri, `Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği, 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü vesilesiyle gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'un da kimlikleri saklanarak kimsesiz olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’ndaki mezarlara, mezarsız kayıplar adına karanfil bırakarak düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmak istemişlerdi. Bir araya gelen kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları mezarlık kapısına yüzlerce metre uzakta ve etkinlik saatinden önce polis tarafından durdurulmuş, çevik kuvvet polisleri tarafından ablukaya alınmış, basın mensupları da sert bir şekilde uzaklaştırılmıştır. Amir konumundaki kişi ile yapılan görüşme sonrasında kendi aramızda değerlendirme yaparak etkinliği yapmama kararı alıp emniyete bunu bildirdik. Dağılmaya olanak yaratılmadığı gibi dağılmamıza izin verilmemiş ve gözaltı yapılmıştır. Kelepçeli olarak 10 saati aşkın bir süre özgürlüğümüz kısıtlanmış, temel ihtiyaçlarımız dahi karşılanmamıştır” dedi.

‘Hukuk ayıbı mahkemeniz tarafından derhal beraat ile sonlandırılmalı’

Anayasal toplantı ve gösteri haklarının hukuka aykırı olarak engellendiğini belirten Yoleri, “Maside Ocak ve Gülseren Yoleri başvuruları sonucunda verilen AYM kararları da dikkate alınarak polisin hukuka aykırı müdahalesi ile başlayan bu hukuk ayıbının mahkemeniz tarafından derhal beraat kararı ile sonlandırılmasını talep ediyoruz. O gün orada milletvekili Musa Piroğlu ve gazeteci arkadaşlar vardı. İstenirse tanık olarak onlar da dinlenebilir” diye konuştu. 1995 yılında gözaltında kaybedilen ve cenazesi 58 gün sonra kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın abisi Ali Ocak, “O dönemde başvurularda bulunmamıza rağmen tamamen kendi imkanlarımızla cenazemize ulaştık. Failler hala bulunmadi. Kimsesizler mezarlığına çiçek bırakmak ve etkin soruşturma yürütülerek sorumluların bulunmasını istemek için gittik. Somut gerekçe gösterilmeden tamamen keyfi bir şekilde etrafımız sarıldı ve gözaltına alındık. Elimizdeki çiçekler bile suç sayıldı” dedi.

‘Devlet kayıpları araştırması gerekirken bizim sesimizi kısmak istiyor’

“Kardeşim Hasan Ocak’ı her tarafta ararken hiçbir iz bulamadık. Adli tıp kayıtlarını araştırdığımızda savcılığa yönlendirdiler. Savcılık, dosyanın Beykoz'dan geldiğini söyledi. O dönemde çok fazla benzer dosya olduğu söylendi” diyen Hüseyin Ocak'a hakim, “Acınızı anlıyorum kim yaptıysa faillerin bir an önce bulunmasını isteriz. Ancak böyle detaylı dinleyemem” dedi. Avukatların hakime tepki göstermesinin ardından Hüseyin Ocak konuşmasına şöyle devam etti: “Bizim ülkemizde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı gözaltında kayıplar açısından önemli bir yer. Devlet kayıpları araştırması gerekirken bizim sesimizi kısmak istiyor.” “Birleşmiş Milletler'in ilan ettiği ve tüm dünyanın kabul ettiği bir günde mezarlara çiçek bırakmak istedik” diye belirten Maside Ocak da “Hem bu hakkımız ihlal edildi hem de uluslararası kabul edilen bir gün yok sayıldı. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi Savunmasına başlayan Besna Tosun, “1995 yılında gözaltına alınıp kaybedilen Fehmi Tosun'un kızıyım ve aynı zamanda kaybedilmesinin tanığıyım. 28 yıldır babamın başına ne geldiğinin araştırılmasını öldüyse usulüne uygun teslim edilmesini istemek ve faillerinin yargılanması için başvurularda bulunduk. Babam evimizin önüne gelen üç sivil polis tarafından götürüldü. 28 yıldır yaptığım başvurulara rağmen tanıklığım dinlenmiyor. Tanık olarak dinlenmek için ilgili Küçükçekmece Savcılığına başvuruda bulunmuştum. Tanıklığım dinlenmedi. Başvurum Küçükçekmece Adliyesi'nin tozlu raflarında duruyor. Ben ise bugün aynı adliyede hakikat ve adalet talep ettiğim için yargılanıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum” diyerek beraatini talep etti

‘Türkiye'deki herkesin Cumartesi Anneleri'ne vicdan borcu var’

Maside Ocak ve Besna Tosun'un avukatı Öztürk Türkdoğan, “Cumartesi Anneleri, Türkiye'de en önemli sivil itaatsizlik eylemini halen gerçekleştiriyor. Türkiye'deki herkesin Cumartesi Anneleri'ne vicdan borcu var. Bu davanın bugün burada bitirilmesi gerekiyor. Bugün bu davayı dünya izliyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü bugün çağrı yaparak bu dava düşürülmeli dedi. Ben inanıyorum ki hakikat ve adalet mücadelemiz sonuca ulaşacak. Suçun unsurlarının oluşmadığı açıktır. Beraat talep ediyoruz”  diye konuştu. Kayıp yakını olmadığını söyleyen Türkan Acar, “Bir anne olarak gittim. Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç kimsesiz değildir. Bakın burada ailesi, kardeşleri var ama sistem onları kimsesizleştirdi. Yapılan bu hukuksuzluğa rağmen Cumartesi Anneleri'nin mücadelesinin sonuna kadar arkasındayım.”

‘Bedeli ne olursa olsun kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz’

Daha sonra söz alan Cumartesi Annesi Hanım Tosun şöyle devam etti: “Bu salonda olduğum için bu ülke adına utanıyorum. 1995'te eşim Fehmi Tosun kaybedildi. Defalarca o mezarlığa gittim. İlk defa böyle bir şeyle karşılaştım. Uzaktan TOMA’ları ve polisleri görünce acaba 30 Ağustos olduğu için zafer bayramı diye mi geldiler diye düşündüm ama bizim için gelmişler. Etrafımızı çevirdiler, gözaltına alındık. Anayasal hakkımızı kullanmak istedik. Beş tane yetim çocukla baş başa kalsaydınız siz  ne yapardınız? Bedeli ne olursa olsun kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz.” “19 yaşında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesiyim. Oğlumun bir suçtan dolayı arandığı söylendi kendi elimle karakola götürdüm” diyerek konuşmaya başlayan Hanife Yıldız, “Oğlumu karakoldan İstanbul'a götürdüler. Sonra dediler ki oğlun İstanbul'da karakoldan kaçmış. Denize atlamış dediler. Oğlumu kendi elimle götürdüğüm adaleti istiyorum. Size bakıyorum da bizim iki söz söylememize bile katlanamıyorsunuz. Ben oğlumun adalet hakkı için yaşamaya çalışıyorum. Barışçıl bir açıklama yapacakken etrafımız polisler tarafından sarıldı. Gözaltında oğlunu kaybeden bir anne olarak sesimi duyurmak isterken bu kez ben gözaltına alındım” dedi. Müvekkillerin savunmalarına katıldığını belirten avukatlar, tüm sanıkların savunmasının tamamlanmasının ardından ayrıntılı savunma yapacaklarını söyleyerek olay gününe ait kamera görüntülerinin duruşma salonunda izlenmesini talep ettiler. Mahkeme, savunmasını yapmayan Ferit Barut ve Hüsnü Alkan'ın avukatlarına bir sonraki celseye kadar müvekkillerini savunmalarını yapmak üzere hazır etmeleri için ihtar yapılmasına, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı İdari İşler Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak olay gününe ait kamera görüntülerinin duruşma salonunda izlenebilmesi için gerekli hazırlığın yapılmasının istenmesine karar verdi. Olay günü çekilen görüntülerde polis müdürünün ne söylediğini anlamadığını söyleyen hakim, ses çözümünün yapılması için görüntülerin bilirkişiye gönderilmesine de karar vererek davayı 26 Mayıs'a erteledi. *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.